04.04.2019

İstanbul Müftüsü Din Gönüllüleriyle Buluşuyor

İstanbul Müftümüz Sayın Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ Hocamızın katılımıyla gerçekleşen “İstanbul Müftüsü Din Gönüllüleriyle Buluşuyor” programı 03.04.2019 Çarşamba günü Beykoz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezinde İl Müftü Yardımcılarımız, Beykoz Müftümüz, ilçe vaizlerimiz ve din gönüllüsü görevlilerimizin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. 

Saat 09:00’ da başlayan program, Beykoz Paşabahçe III. Mustafa Cami Uzman İmam-Hatibi Hasan Koçak Hocamızın okuduğu aşr-ı şerifle başlayıp, ardından Beykoz Müftümüz Sayın Ali EFE Hocamızın selamlama ve bilgilendirme sunumlarının ardından EFE Hocamız İstanbul Müftümüze ilçemizi ziyaretlerinden ve verecekleri konferanslarından dolayı teşekkür ederek konuşmalarını tamamladı.

Beykoz Müftümüzden sonra kürsüye gelen İstanbul Müftümüz Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’da din gönüllüsü insanlarla bir arada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdikten sonra “Din Hizmetinde Nebevi Vasıfların Tezahürü” konulu konferanslarının sunumuna geçtiler.

İstanbul Müftümüz konuşmalarının başında peygamberlerin bir takım sıfatları olduğunu bunların; emanet, sıdk, fetanet, tebliğ ve ismet/takva sıfatlarından oluştuğunu belirtti.

Peygamber sıfatları arasında peygamberler ve Peygamber varisi din gönüllüleri için en önemli sıfat emanet sıfatıdır. Emanet, insanın kişiliğindeki değerlerin hayat bulmasında da onların en önceliklisidir.

Sayın KAMİL kişiliğin önemini 1 rakamı üzerinden örneklendirerek açıkladı ve kişiliğin olmadığı yerde diğer artı değerlerinde bir kıymetinin olmadığını söyledi. Şahsiyet ve emanetle ilgili problemlerimiz varsa diğer değerlerimizi de zedelemektedir. Emanet deyince güven duygusu akla gelmektedir. Emanet kavramı geniş bir manaya sahiptir. Can, mal, mekan, zaman, evlad, aile ve beden bize emanettir. Bir şey bize teslim edildiğinde, bize güvenildiğinde emanete sahip çıkmalıyız.

İtkân, yani işini mükemmeliyetçi bir tarzda yapan kişinin işi değerlidir. Hocamız bu sözü de “Allah işini itkânla yapanı sever.” ayetiyle açıkladı. İnsan işini yaparken Haris el- Muhasibi’nin “er-Riâye li Hukûkillâh” adlı eserinde dediği gibi iki kere muhasebe yapmalı; bir işe başlarken, bir de işi tamamladıktan sonra muhasebesini tamamlamalıdır.

Emanet duygusuna sahip insan dert sahibidir. İşini her an dert edinir. Zamanın da emanet olduğu bilincinde olur. Zamanın emanet olduğunu unutan insan “اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ” ayeti gereğince hüsrana düşer. Zamanı iyi olanlarla doldurmanın, zamanın da bereketli olmasına vesile olacağını söyledi.

İnsanlar kendilerinden bir şey istenmesinden memnun olmaz. Allah da kulunun dünyaya dalmasından hoşlanmaz. Bu yüzden Peygamberimiz “dünyaya değer verme, zahid ol! Allah tarafından sevilirsin.” buyuruyor.

İkinci vasfımız sıdk olmalıdır.

Sözümüzde, davranışımızda, niyetimizde, azmimizde doğruluk olmalıdır. Söz ve davranış uygunluğu önemlidir. Sözün gücü düzgün inanç ve davranıştan gelir. Bizim eylemimizle sözümüzün uygunluğunun cemaatte karşılık bulmasını Hocamız Fuzûlî’nin beyitlerinden örnekle açıkladı.

Hocamızın ifadesine göre sıdk-sadakat sahibi bir kişi etrafından haberdardır. Din hizmeti gören her bir fert liderdir. Her bir görevlimiz topluma liderdir. İrfan geleneğimizde 3 kişiden Allah dostu olmaz denir. Kibirli, cimri ve ahmak.

Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ Hocamız üçüncü vasfımız fetânettir.

Fetanet, zeki olmaktır ki; zekanın da çeşitleri vardır. Zeka çeşitlerinden sosyal ve duygusal zekaları güçlü olanlar toplumla kaynaşma konusunda daha iyi durumdadırlar. Bu durumu sağlayan da işte bu fetânet sıfatıdır. Fetânet aslında başkasıyla onu değerli görerekten ilişki kurmaya ve onlardan da değer bulmaya yarar.

Din hizmeti güzel konuşmayı, ifadelerimizi doğru kullanmayı da gerektirir. Din gönüllüsü bir tamirci edasıyla ta’mirat yapar, insanın problemlerini giderir.

Dördüncü özelliğimiz tebliğdir.

Tebliğci önce ilimle kendisi dolar, sonra etrafını irşad eder. İlmin zirvesi marifetullahtır. Yani Allah’ı bilmektir. Din görevlisi sadece bir alana eğilmez, kâinat kitabını ve diğer ilimleri de okumalıdır.

Beşinci özelliğimiz ise Peygamberler için ismet sıfatı, bizim için ise takvadır.

Bizim ismet sıfatımız yok, ancak takva sıfatına sahip olabiliriz. Bu da bizim değerimizi artıracaktır. Mevlâna Celaleddiîn-i Rumî diyor ki: “her şey maşuktan (Allah’tan) ibarettir. Diri olan sadece Allah’tır. Kul ise kendi kendinin perdesidir.” Allah Teâlâ kendisine layık kul olduğumuzda bizi affedeceğini vaad ediyor. Allah vaadinden dönmez.” diyerek konferanslarını tamamladılar.

İstanbul Müftümüzün program sonunda her bir görevli ile çıkışta tek tek musahafa yapması neticesinde program tamamlandı.