Eyüpsultan’da Sabah Namazı
TATLI BİR YARIŞ:
Namaz, bir yönüyle alış-veriş gibidir. Her alış-veriş gibi namazın da alanı vardır, vereni vardır. Kendi içinde bir de telaşı ve koşuşturması vardır. Bu koşuşturma, Eyüpsultan’da olunca, buna “Yarışma” demek daha doğru olacaktır. Ancak, bu ne güzel bir müsabakadır ki, bu yarışın kaybedeni hiç yoktur. Sadece dualaşanları, tebessüm edenleri, musâfaha edenleri, kucaklaşanları vardır. İkram edenleri, hizmet edenleri, rehberlik edenleri vardır. Kısacası kaybedenleri olmayan ödüllü bir yarış gibidir, Eyüpsultan’da namaz.
Gün, Eyüpsultan’da erken başlar. Bu yönüyle Medine’ye benzetirler Eyüpsultan’ı. Söz aramızda ben de bu benzetmeyi doğru bulanlardanım. Çünkü Medine’de de gün erken başlar. Aslı zatında telaşsız, huzurlu, sakin bir gündür Eyüpsultan sakinleri için. Dışarıdan bakanlar bunu telaş zanneder. Koşuşan insanları görür, çıplak bir nazarla bakan gözler!
Sabahın habercisi olan tanyerindeki kızıllık, Eyüp Sultan Camii’ne bakan sokaklarda biraz daha erken gösterir yüzünü. Camiye açılan her sokak kapısı, erkenden erken karşılar misafirlerini. Sokaklarda normalden biraz hızlı yürüyen erkek, kadın, yaşlı, genç insanlar, uygun adımlarla yürürken görünür. Hem de tüm asaletleriyle! Siz bunların bir şeyi kaçırmamak için ya da bir şeye erken ulaşmak için geç kalmamayı hedef edinmiş bir insanın telaşı gibi anlarsınız. Lakin bu başka bir yarıştır. Bunu gün aydınlanınca anlarsınız.
Her caddenin başında bir insan grubu görünür uzaklardan. Sonra cami içine açılan A,B,C kapılarından salavatlarla dualarla girer bu topluluklar içeriye. Hz. Rasulüllah’ın orada olmadığını bilirler ama onun ev sahipliğini(mihmandarlığını) yapmış Hz. Halid. B. Zeyd (ra) orada olduğunu bilenler, edeple ve huşu ile geçerler o mübareğin yanından. Bir de ellerini kalplerinin üzerine götürmeleri vardır ki adeta resmi bir geçit törenini hatırlatır insanlara. Selamlamaları vardır ki tam bir edep tablosudur!
Eyüpsultan’da her vakit sükûnet, huzur ve tatlı bir telaş vardır. Dışarıdan bakıldığında bir izdiham gibi görünse de içine girildiğinde letafet, sükûnet ve zarafeti barındıran bilinçli bir toplulukla tanışırsınız. Bu aynı amaca doğru koşuşturan, asla sesini yükseltmeyen, hakkın rızasını hedefleyen, içeride veya dışarıda alnını secdeye koymak için yer arayan, omuz omuza hakkın huzurunda durabilmek için saf tutan saf ve arı insanların telaşıdır bu.
Bu mübarek mekânda, Kur’an’ın sesi sadece cami duvarlarının içine hapsolunmamıştır. Eğer civarında oturuyorsanız ya da iş yerleriniz camiyi çevreleyen yerlerde ise Kur’an her an kulaklarınızda her an dilinizdedir. Bu yönüyle de Medine’ye çok benzer. Her ne kadar bu sesten rahatsız olanlar Kur’an’ın sesinin dışarı verilmesinden, imamın tekbirlerinin dışarıdan duyulmasından çok az da olsa, birkaç kişinin rahatsız olması, çok dikkate alınması gereken bir durum değildir. Buna mukabil, kâhir ekseriyetin bundan memnun olduğu aşikârdır. Sebepler Hakkı uygulamak için, ibadeti daha iyi yapmak için olursa, o maksada giden maniler de mazeret olmaktan çıkarılır.
Cami içinde yer bulamayanlar hemen birinci avluda hazrete komşu olarak revakların altında çınarın gölgesinde hasırlar üzerinde vaziyet alırlar. Orada da yer bulamamışsa şadırvanı çevreleyen avluda yine hasırlar üzerinde saf tutmuşlardır. Öyle vakitler olur ki orada da yer olmaz Cami meydanında kadınlar ayrı erkekler ayrı yine saf tutmuşlardır. Mevla’nın huzurunda tıpkı Medine’deki gibi her taraftan Allah’u Ekber nidalarına eşlik ederler.
Namazın akabinde, birbirlerini yeni gören tanıdık simaların tebessümle kucaklaşmaları, ahbapların musafahaları, grup halinde gelen misafirlerin bir bayram havasını andıran enfes manzara oluşturmaları, görülmeye değer bir atmosfer sunar meleklere.
Namazdan sonra çorbacılar, kahvaltıcılar bekler misafirleri. Simit satan teyzenin sesi çınlatır meydanı. “Taze bunlar! Fırından yeni çıktı, dumanı üzerinde… Taze bunlar…” diyen, kendi üslubuyla küçücük tezgâhına koyduğu poğaçaları ve simitleri satma telaşındadır. O da mutludur. Çünkü bilir ki satamazsa simitlerini, biri gelecek topunu alıp hayır adına dağıtacaktır. Herkes mutludur Eyüpsultan’da. Çünkü kaybedeni yoktur o vaktin. Belki biri varsa o da sabah namazını kılmayandır. (Allah ona akıl şuur versin.)
Tesbihat yapılır cuma sabahları, pazar sabahları. Tesbihatın gür sesine eşlik eder yedi yaşındaki yavrucak ile seksenlik dede. Bütün cemaat hep birlikte “Hasbunallahu ve ni’mel vekil.” Derler. Derler de sadece sözde değildir vekâlet, bilakis kalben Allah’ı vekil tayin edenlerin şehadetidir sabah namazı! Hakikat, Allah her işimize vekil, sabahın sahibi, akşamın sahibi, cumanın sahibi, pazarın sahibi, gün ve gecelerin sahibi, ins ve cinnin sahibi, arz ve semâvâtın sahibi odur. “Hasbunallahü ve ni’mel vekiil.”
Duada, kuşların sesi ile beraber, cemaatin Âmin’leri, aynı hedefe doğru yol aldığına şahitlik eder! Bütün martılar da katılır, sabah zikrine. Onlar da âmin der imamın duasına. Büyük bir kalp huzuruyla herkes işine, gücüne, gündelik hayatına gider. Çünkü vazife bihakkın icra edilmiştir. –Elhamdülillah-
Dostlar! Eyüpsultan’da sabah namazı sadece bunlardan ibaret değildir. Cuma, cumartesi, pazar günleri eğer bir iki saat erkenden gelmemişseniz, yer bulamayacağınız anlamına gelir. Cenazeler, buradan uğurlanır Berzah âlemine! Siz erken gelmişseniz belki Cami avlularında yer bulabilirsiniz.
Eyüpsultan’da yerin üstü kadar altı da hareketlidir. Kimler bulunur orada kimler… Evliyanın, asfiyanın, huffâz-ı kiramın, fukaha-i kiramın, ulema-i kiramın, hepsi etrafında toplanmışlardır Hz. Halid b. Zeyd Efendimizin. Ziyaretçiler, isterlerse, İdris-i Bitlisi ile Kaşgâri’den bakarlar yedi tepe İstanbul’a. Eyüpsultan mezarlığında ya Necip Fazıl üstadı ziyaretle şiirler söylersin ya da hemen yanında Mareşal Fevzi Çakmak komutanı ziyaret edersin. Esad Coşan Hoca Efendinin manevi ikliminde bir ihlas ve bir fatiha okursun. Oralarda çok büyük zatları görmenin ziyaret etmenin, onlarla hemhal olmanın huzurunu yaşarsın. Osmanlı’nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa, Adile Sultan ve Mihrişah Sultan gibi birçok ismi görürsün. Eyüpsultan’a sırtını yaslamış Ali Kuşçu’yu görürsün.
Meydanın sağında Ebussuud Efendi’yi ziyaret etmezsen olmaz. Onun hemen civarında Sokullu Mehmet Paşayı ve medresesini ziyaret etmez sen olmaz. Şeyhülislam Saçlı Abdulkadir’i, Ahmet El Rufai’nin torunlarını ziyaret etmezsen olmaz.
Bu mekânın ziyaret edilmesi gereken yer olduğunu söylemişsek turist olarak değil, maneviyatının kuşanılması gereken her yönüyle, ibadet maksadıyla gezilip görülmesini söylemek için kelamı açık ettik. Asla israf-ı kelam etmek için bahis konusu yapmak istemedik.
Basri Bektaş
Eyüpsultan Müftüsü