EYÜPSULTAN VE RAMAZAN
Bismillah velhamdülillah vessalatü vesselamü ala Rasülillah…
Ramazan ayı, insanın öz bakımının yapıldığı, içe doğru yolculuğun başladığı, kardeşlik yapısının pörsüyen, çürüyen yanlarının tekrar tamir edildiği, beden coğrafyasının ve ruh ülkesinin her köşenin ma’mûr edildiği iklimin adıdır. Züpde-i kâinat olan insanın zatına ve sıfatına güzelliklerin hâkim olduğu bir mevsimdir. Şair diliyle ifade edilecek olsa, her halde şu dizelerle daha güzel ifade edilmiş olurdu:
Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Ramazan ayı, her iklimde ve her mevsimde güzeldir. Ancak Eyüpsultan’da Ramazan iklimi bir başka güzeldir.Ramazan ayında Eyüpsultan dediğimizde ise, insanın her renginin çiçekler misali arzu endam ettiği yerlerden biridir. İyiliğin, ibadetin zirve yaptığı yerdir desek yanlış bir söz söylememiş oluruz. Başka bir manada insanların tüm çeşitliliğiyle arzu hallerini, Hak Teâlâ’ya arz ettikleri mekânların başında gelmektedir. Bedenin korunması, gelişmesi ve büyümesi için nasıl gıdaya ihtiyaç duyuluyorsa, ruhlarında doyurulması için insanların fevç fevç manevi hazları almak üzere akın ettiği yerdir Eyüpsultan.
Varlıkların en şereflisi olarak yaratılan insan, bu şeref payesine, iradesini kullanarak sırat-ı müstakîmi tercih etmekle ve dahi emredileni yapmakla, iyiliğini, güzelliğini artırmak için gayret göstermekle mükelleftir.
Ruhumuzu ve bedenimizi temizleyen, ruhi arınmanın vesilesi olan, fırsat ayı Ramazan, Eyüpsultanda rengârenk, ışıl ışıl caddeler ve sokaklarla, bir gelin edasıyla süslenen ağaçlarıyla, gönüllere dokunan Kur’an tilavetleriyle başlayan mübarek iklim, seccadesini kapanın meydanlarda yer bulmak için koşuştuğu tatlı bir telaşı barındırır bu ayda Eyüpsultan. Bu mekânın sakinleri bilirler ki, Eyüpsultan camisinde yer bulmak için en az iki saat evvel vaziyet almak icap eder.
Eyüpsultan’da ramazana hazırlıklar, bu mübarek ay kapıyı çalmaktayken başlar. Enderun usulü teravih için hazırlanır hocalar. Bir gerdanlık gibi minarelerinde “Hoş geldin Ramazan.” Mahyaları aydınlatır göğü. Orucun açlığını gidermek için kurulmaz tüm sofralar. Aynı anda kardeşliği, paylaşmayı da koyarlar sofralara. Lokantaları, şekercileri, caddeleri ve sokakları hep oruç tutar Eyüpsultanın. Tutmasalar bile utanır edebinden, hayâ eder belki kendinden, hiç olmasa kınama sesi duyar kendi nefsinden.
Huzuru yakalamak için A, B, C kapılarından akın eder insanlar. Boyun bükerler Allah’a. Eller göğsün üzerinde selam verirler Sultana. Avuç, avuç tazarrular ve kucak dolusu dualar iletirler Mevla’ya.
Sabahları Mekke, Medine hariç sokaklarında Kur’an’la yürünen tek şehirdir belki Eyüpsultan. Eviniz yakınlardaysa, ezanın muhteşem nağmeleri okşar yanaklarınızı. Sonra müezzinlerin mukabelesi başlar.Sabahın ışıkları,zikir halkasına eşlik eden kuşların raksına şahitlik eder.
Öğle üzeri yaklaşmaktadır.Vaiz efendiler irşat eder tüm misafirleri.Namazdan sonra hanımlar hocalar, sohbet ederler mahfilerde. İkindide imamlar mukabele okur, kuran talebeleri dinler. Namazdan sonra ise Kur’an bülbülleri okur hatmi şerifi. Mukabele gün boyu devam eder Eyüpsultan Camii’nde.
Gün ışıklarını söndürürken sofralar hazırdır. Allah için oruç tutanların sevabı kadar sevap kazanmak isteyen yüce gönüllü insanlar heyecanla beklerler misafirlerini. Cemaatle kılınır akşam namazı. Namaz sonrası yer sofraları hazırlanmıştır camii avlusunda.
Maddî âlemle ünsiyet kurabilen insan, mana âleminde uyumludur Eyüpsultanda. Orucun özünü kavrayan insan için, artık ruh da beden de arınmaya başlamıştır. Huzur’a varmak için gerekli olan adımlar tamamlanmış ve arzuhaller bir bir sıralanmaktadır Yüce Mevla’ya.
Herkes bilir ki, Mekke-i Mükerreme’yi mukaddes kılan, Kâbe-i Muazzama, Harem-i Şerîf, Safâ ve Merve Tepeleri, Arafat ve Nur Dağları ve diğer Şeâir-i İslâm’dır. Medine-i Münevvere’yi mübarek yapan burada bulunan Mescid-i Nebevi, Hücre-i Saadet, Ravza-i Mutahhara ve diğer mübarek mekânlardır.İşte Eyüpsultan-ı da aziz kılan ve cazibe merkezi haline getiren burada medfun bulunan ve buraya adını vermiş olan Mihmandar-ı Rasül, Hari-i Rasül,Katibül Vahy Evinde Peygamber (sav) yedi ay evinde misafir etmiş, Peygamber Efendimiz tarafından “ Ne güzel asker!...” unvanına nail olmuş, İstanbul’un 1. Fatihi Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleridir. O olmasaydı burası her gün ziyaretçilerle dolup taşmazdı.
Peygamberimizle birlikte Bedir, Uhud, Hendek savaşlarına katılmış, Mekke’nin,Taif’in, Hayber’in fethinde yer almış, Peygamberimizin vefatından sonraki dönemlerde Mısır, Filistin ve Kıbrıs’ı fetheden orduda bulunmuş ve nihayet seksen kusur yaşlarındayken fetih heyecanıyla İstanbul’a gelip şehit olmuş yüce bir peygamber arkadaşından bahsediyoruz.
Halkımız, merkezinde Ebû Eyyub el-Ensârî'nin türbesini barındıran ilçemizi mukaddes beldelerin bir şubesi gibi görmüş, Medine-i Münevvere ile arasında bir benzerlik kurmuştur.
Hemen hemen günün her saatinde caminin bir köşesinde dua eden, bir köşesinde tespih çeken, diğer bir köşesinde Kur’an okuyan insanlara rastlamanız tesadüfi değildir.
Cuma ve Pazar günleri sabah namazına binlerce insan katılmakta, sabah namazından sonra yapılan zikre, duaya iştirak etmek suretiyle güne huzurlu ve mutlu bir şekilde başladıklarını hissetmektedirler.
Peygamberimiz (sav) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Ashabımdan her biri vefat ettiği belde halkı için kıyamet günü önder ve nur olarak diriltileceklerdir.” (Tirmizi, Menâkıb, 58)
Ebu Eyyup El Ensari hazretlerinin rivayet ettiği bir hadisi şerifle bu kısa sohbetimize son vermek istiyorum.
“Ramazan orucunu tutup şevvalden de altı gün oruç ekleyen kişi, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur.” (Tebarâni, el-Mu’cemül-Kebir, 4/134-136; Beyhâki, es-Sünenü’l Kübra 4/292)
Eyüpsultanın manevi ikliminde size de yer ayrılmıştır. Sultanın huzurunda buluşmak üzere…
Basri BEKTAŞ
(Eyüpsultan Müftüsü)