İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, İsrail'in, şu anda kendi yaptıklarını meşru hale getirip, Filistin'deki zulmü meşrulaştırdığını belirterek, "Halbuki orada zulüm var. Darüsselam olan Kudüs'te, bin 400 yıl neredeyse farklı dinlerdeki insanlar barış içinde yaşamayı başarmışlar. Bugün ise bütün Müslüman ve hatta Hristiyan unsurları Kudüs'ten uzaklaştırarak, orası tamamen Yahudileştirilmek istenmektedir. Bu etnik temizliktir ve bunu dünyaya duyurmamız lazım." dedi.
Prof. Dr. Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen ve dünyanın çeşitli bölgelerinden Müslüman ilim adamlarının katıldığı, "Vahyin Kutsadığı Şehir: Kudüs" toplantısının açık kürsü bölümünde oturum başkanlığı yaptı.
Toplantıya ilişkin değerlendirmede bulunan Yılmaz, toplantının zaman bakımından çok önemli olduğunu vurgulayarak, İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesi ve ABD'nin bunu tanımasının akabinde, İslam aleminde büyük olayların yaşandığını hatırlattı.
Bunun üzerine İslam İşbirliği Teşkilatı'nın harekete geçirildiğini ve oradan da kararlar çıktığını anlatan Yılmaz, BM'den de kararlar çıkartılarak, iyi bir noktaya gelinmeye çalışıldığını aktardı.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, farkındalık oluşturmak adına düzenlediği bu toplantının çok anlamlı olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"20 kadar ülkeden ve Türkiye'den birçok alim, akademisyen ve tarihçi bu toplantıya katılıyor. Bu, ülkemizin gücünü gösteriyor. Toplantının Osmanlı Arşivleri'nde yapılması da ayrıca önemli. Kudüs’ün tapuları, yazışmaları, padişahlara ait talimatlar ve temliknameler hepsi burada. En sevindirici olan da konuşmacıların her biri İslam'ın en büyük meselesinin Kudüs meselesi olduğunu, Kudüs'ün özgürleştirilmesi ve İsrail’in tasallutundan kurtarılmasında hem fikir olmaları. En büyük eksikliğimiz de algı yönetiminin iyi yapılamaması. Ne kadar haklı olursak olalım eğer algı yönetimini başaramıyorsak doğru bildiklerimizi bile anlatamıyoruz. Bunu burada daha yakından gördüm."
Vaktiyle 1492'de Yahudilerin Endülüs'ten sürülmesinin akabinde Osmanlı'nın ve İslam dünyasının onlara yaptıkları anlatılamadığı gibi, bugün İsrail'in Müslümanlara ve Kudüs'e yaptıklarının da anlatılamadığını ifade eden Yılmaz, "Onlar, şu anda kendi yaptıklarını meşru hale getirerek oradaki zulmü meşrulaştırıyor. Halbuki orada zulüm var. Darüsselam olan Kudüs'te bin 400 yıl neredeyse farklı dinlerdeki insanlar barış içinde yaşamayı başarmışlar. Bugün ise bütün Müslüman ve hatta Hristiyan unsurları Kudüs'ten uzaklaştırarak, orası tamamen Yahudileştirilmek istenmektir. Bu etnik temizliktir ve bunu dünyaya duyurmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.
"Filistin davası, İslam ümmetinin merkezi davasıdır"
Filistinli Akademisyen Prof. Dr. Sami El-Aryan, Filistinlilerin, ırkçı, işgalci ve siyonist bir hareketle karşı karşıya olduğunu belirterek, İsrail'in sadece Filistin'i değil, bütün bölgeyi kontrol altına almak istediğini anlattı.
Filistin davasının, İslam ümmetinin merkezi davası, adalet, özgürlük aynı zamanda insanlık davası olduğunu ifade eden El-Aryan, Filistin davasındaki hedefin, bütün bölgeyi tehdit eden oluşumu ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
İki devletli çözüm veya tek devletli çözümün saçma olduğunu, Oslo Süreci'nin bunu gösterdiğini aktaran El-Aryan, sözlerine şöyle devam etti:
"İslam birliği gerekmektedir, Kudüs bu aşamanın adı olmalıdır. Filistin halklarının haklarını yad etmek istiyorsak, bunun temeline inmemiz lazım. Avrupa'da bir Yahudi problemi vardı, bu problemi bize ihraç ettiler. Endülüs'ten kaçtıktan sonra İslam ülkelerine yerleştiler, bunlar içinde Türkiye de vardı.
Bu Oslo saçmalığı, hiç bir zaman Filistinlilerin kabul edeceği bir anlaşma olamaz. İsrail'e bu kadar güveni veren ABD ise ABD de bizim düşmanımızdır. ABD halkına düşmanlık olmaz, ABD bize karşı düşmanca siyasetler güdüyorsa, biz ona karşı durmalıyız."
Hiç bir İslam ülkesinin, ABD ile ilişkilerini kesmediğini, silah anlaşmalarının devam ettiğini, ambargo yapılmadığını, ticari anlaşmaların bitmediğini, büyükelçilerin bile geri çekilmediğini anlatan El-Aryan, gerçek anlamda ABD çıkarlarının tehdit edilmediğini, doların hala kullanıldığını aktardı.
Türkiye'nin yaptıklarının önemli ancak Kudüs için yetersiz olduğunu ifade eden El-Aryan, Kudüs konusunda halkların da uyanmasının önemli olduğunu, ABD mallarının tüketilmemesi gerektiğini vurguladı.
Kudüs'ün desteklenmesi ancak İsrail'e turizm anlamında da gidilmemesi gerektiğini anlatan El-Aryan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bence her türlü ambargoyu yapmamız gerekiyor. Bence para ile destek verelim Filistinliler'e ama turizm yaptığınızda yine İsrail'e destek vermiş oluyorsunuz. Gazze'de bir ambargo var, hiçbir şekilde yardım olmuyor onlara. Bazı sivil toplum kuruluşları bu ambargoyu kırmaya çalıştı ama kıramadı. Biz dört başı mamur bir savaş ile karşı karşıyayız. İsrail bugün neden 1.5 milyonu Gazze'de ambargo altında tutuyor? Çünkü onlar karşı çıkıyor onlara. Müslümanlar da onları seyrediyor. Bütün hükümetlerimize baskı yapmalıyız, bu ambargo kırılmalı. Filistin yönetimi, gerçek barışı gerçekleştirmeli, insanların acıları üzerine acı eklememeli."
İsrail'in sadece Müslümanlar, Hristiyanlar ve kutsal yerler için değil Yahudiler için de tehlikeli olduğunu ifade eden El-Aryan, birçok Yahudi'nin de İsrail devletine karşı olduğunu sözlerine ekledi.
Iraklı alimden, Türk alimlere Filistin önerisi
Iraklı Alim Hüseyin Gazi Hüseyin, Kudüs'ün hala kanayan bir yara olduğunu, Kudüs yarası kapanmadan üstüne bir de Bağdat'ın eklendiğini kaydetti.
ABD'nin Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilanının kendileri için bir şey ifade etmediğini belirten Hüseyin, bu ilanın ardından yeni bir direnişin başladığını, ülkelerin ve halkların dikkatlerinin bu konuya geri döndüğünü ifade etti.
Kudüs'ün tekrar kurtarılmasının büyük bir gereklilik olduğunu dile getiren Hüseyin, "Biz param parça olduğumuz zaman, hiziplere, gruplara, milletlere ayrıldığımız zaman, birbirimizi vurmaya başladığımız zaman bilelim ki Kudüs, İsrail'in başkentidir. Diğer İslam devletlerinde olan sıkıntılar, İsrail tarafından planlanmış adımlardır." dedi.
Ortaya çıkan bu durumların tehlikesinin, Türkiye tarafından anlaşıldığını dile getiren Hüseyin, "Bugün bu komplolara ve Suriye'nin bölünmesi hususundaki planlara, Türkiye karşı çıkmıştır. Bölünen parçaları idare etmek daha kolaydır. İşgalci Siyonist oluşuma diyoruz ki İslam ümmeti, hastalanabilir, uyuyabilir ama ölmez." diye konuştu.
Filistin konusunda akademik çalışmalar yapılması gerektiğinin önemine değinen Hüseyin, uydurulmuş, yazılmış tarihlerden kurtulmak gerektiğini vurguladı.
"Mescid-i Aksa'ya gidilmeli mi gidilmemeli mi" hususunda alimlerin iki farklı görüşü olduğunu anlatan Hüseyin, şu öneride bulundu:
"Bunun, İsrail'i kabul etme yönünde görüldüğü bir görüş vardır. Yani İsrail'e karşı çıkmak için Filistin'e gitmemeliyiz görüşü. Ama bu ABD'nin kararından önceki bir fikirdir. Bizim bu fetvayı tekrar değerlendirmemiz lazım. Bu sebeple Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bu fetvayı tekrar incelemelerini rica ediyoruz. Alimler, ilahiyet fakülteleri toplansınlar, bu meseleyi son gelişmeler etrafında tekrar değerlendirsinler, tek bir görüş ortaya koysunlar. Bir karar çıkarsınlar, doğru görürlerse Filistin'e turist olarak gitmeye müsaade etsinler ya da bunu tamamen yasaklasınlar. Ama bu hususta ortada net bir görüş olsun."
"İsrail'in barışa yönelmesi beklenemez"
Nijeryalı alim Abdülkadir Süleyman, Kudüs şehrinin Müslümanlar açısından önemine değinerek, Kudüs'ün her karışında bir peygamberin izinin bulunduğunu belirtti.
Müslamanlar nerede olursa olsun, Kudüs'ün sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini dile getiren Süleyman, "Kudüs, Müslümanların itikadınca önemli bir yere sahiptir. Kudüs'ün kutsallığı konusunda herkes ortak bir fikir belirtir. Kudüs, cihadın toprağı olarak tarihe geçmiştir." görüşünü dile getirdi.
Arap coğrafyasının birçok savaşa sahne olduğunu, bunlardan birinin ise Körfez Savaşı olduğunu ifade eden Süleyman, Arap dünyasının bölünmeler yaşadığını anlattı.
İsrail'den barışa yönelmesinin beklenemeyeceğini, çünkü onların tabiatına aykırı olduğunu, şiddet üzerine bir sistem kurduklarını belirten Süleyman, İsrail'in Kudüs'e Yahudi vatandaşlarını yerleştirmekle meşgul olduğunu kaydetti.
Süleyman, Kudüs'ün sadece Arapların değil bütün Müslümanların davası olduğunu sözlerine ekledi.