12.01.2019

Bayrampaşa’da “Aile Okulu Projesi” Eğitim Semineri

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Bayrampaşa’da Aile Okulu Projesi eğitim seminerinde hitap etti.

Bayrampaşa Müftülüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen programa İstanbul Müftüsü Yılmaz’ın yanı sıra İstanbul Müftü Yardımcısı Musa Bilgiç ve Bayrampaşa Müftüsü Yılmaz Küçük ile din gönüllüleri katıldı.

Programda konuşan Yılmaz, “Diyanet İşleri Başkanlığımızın Aile Okulu adıyla başlatmış olduğu bu proje çok anlamlı ve önemli. Önce kendi şahsımızda aile olmayı, aile kurmayı ve nesillerimizi devam ettirir, bu manada çevremize temsili örnek olursak bu iş daha kolaylaşacaktır. Dinimizde ‘zaruratı diniyye’ olarak bilinen dinin, canın, aklın, malın ve nefsin korunmasından oluşan beş değer insan hayatının devamı için olmazsa olmaz mesabesindedir. Bunlar aslında hayatın da gayesidir. Bu saydığımız beş değerin en iyi korunduğu yer hiç şüphesiz aile yuvasıdır.” dedi.

İslam anlayışına göre huzur ve mutluluk için yuva kurulur diyen Yılmaz, şunları söyledi:
“Allah Teala Rum suresinde;  “Sükûnet bulmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda meveddet ve merhamet peydâ etmesi Allah’ın delîllerinden/mûcizelerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için delîller vardır.” buyuruyor. Âyet-i kerîmede âile yuvası sıcaklığını sağlamak üzere vurgu yapılan üç kavram öne çıkmaktadır: Sükûn, meveddet ve rahmet. Bu kavramların her birinin ifâde ettiği kapsamlı anlamlar vardır. Bu kapsamlı anlamlar gereği gibi algılanıp yaşanabildiğinde âile yuvasına sağlayacağı huzur ve mutluluk açıktır.

Âyette geçen sükûnet, meveddet ve rahmeti Allah’ın âyetlerinden olmak üzere bir ömür boyu huzur ve mutlulukla devam eden uzunca bir âile birlikteliğinin muhtelif safhaları olarak da yorumlamak mümkündür.

Sükûn ve sekînet safhası: Evliliğin ilk yıllarını oluşturan ve eşlerin fizîkî ve rûhî bakımdan birbirlerinde sükûnet buldukları, gözlerini dışa yumup âile yuvasına açtıkları ve sâdece birbirlerinin gözlerini görmekle mutlu oldukları platonik dönemdir. Hayâtın hızlı akışı, organizmadaki hücrelerin hızlı bir biçimde yenilenmesi sâyesinde bu dönemde eşler kendi içlerinde birbirlerine yetmekte ve problemlerini birlikte çözmektedirler.

Meveddet safhası: Evliliğin çocuklarla süslendiği, eşlerin birbirlerine samîmî bir dost ve arkadaş gibi hayâtın zorluklarını paylaştıkları kemâl/olgunluk dönemidir. İzdivâçların ürünü olan çocuklarının şenlendirdiği ortamda âile yuvası sevgi sıcaklığında kemâle erer. Gençlik, câhillik ve tecrübesizliğin ürettiği yanlış tavırlar azalmış, eşler birbirini iyice tanımış, sevgi ve güvenin egemen olduğu bir ortam doğmuştur. Bir yandan da eşlerin çocuklarını yavaş yavaş yuvadan uçurmaya hazırlandığı hasad dönemidir bu dönem. Belki de âile saâdetinin en yüksek seviyede soluklandığı bir ortamdır. Yuvadan uçan yavruların huzur ve mutluluğunu görmek ana yuvadaki meveddeti, muhabbeti tezyîd eder.

Rahmet ve şefkat safhası: Gençlik ve olgunluğun ardından gelen, sekînet ve meveddetle yaşanan dönemden sonraki yaşlılık safhasıdır. Her şeyin aslına rücûu gibi insan da yaşlandıkça çocukluğuna geri döner. Bu, hem fizîkî davranışlarda yardım ve desteğe muhtâc olmasını, hem de psikolojik olarak şefkat ve merhamet desteğine ihtiyâç duyması sonucunu doğurur.

Yaşlanan insan merhamet ve şefkate ihtiyâç duyar. Evliliğin bu safhasında eşlerin ilişkileri merhamet zeminine oturmaktadır. Çünkü birbirlerinin desteğine ihtiyaçları vardır. Birbirlerine ihtiyaçlarının daha iyi farkına varmışlar ve biri olmadan diğerinin hayâtını sürdürmesinin zorluğunu anlamışlardır. Birbirlerine olan nazarları bile şefkat doludur. Birbirinin sesini duymak, nefesini hissetmek bile eşlerin bu safhadaki huzur ve mutlulukları açısından çok önemlidir.

Netîce olarak; sükûn dönemi eşlerin “can cana”, meveddet dönemi “yan yana”, rahmet ise “şimdi lâzımsın sen bana” dönemleri olarak değerlendirilebilir.”

Ailenin kurulması kadar korunmasının da önemli olduğunu belirten Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Hedefimiz önce ailenin kurulması, sonra ise korunmasıdır. Aslolan aile kurmak değil, onu devam ettirmektir. Çocuklarımızın ve torunlarımızın da aile kurmalarını sağlayacak bir altyapı gerekiyor. Bunun için de ailenin devamıyla ilgili bilgi ve tecrübe sahibi olmaya ihtiyacı var. İnsanlar hiç hazırlık yapmadan kendilerini evlilik aşamasında bulduklarında zorluklar yaşanıyor. Eski geniş ailelerde bilgi ve tecrübe aktarımı oluyordu. Ama şimdi iki genç evlendiğinde üçüncüsü Allah oluyor. Dolayısıyla onların böyle bir tecrübeden geçmeden, bir bilgi ve gönül hazırlığından geçmeden evlenmiş olmaları, çocuklarını yetiştirebilmeleri ve ailelerinin sürdürebilmeleri çok kolay değil. O yüzden Aile Okullarının yaygınlaştırılmasının önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.” 12.01.2019