09.01.2019

Sultanbeyli din gönüllüleri buluşması

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Sultanbeyli Müftülüğü din gönüllüleri ile bir araya geldi.

Sultanbeyli Müftülüğü Merkez Camii Kur’an Kursu Konferans Salonu’nda gerçekleşen programa İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, İstanbul Müftü Yardımcısı Bahri Şamat, Sultanbeyli Müftüsü Hasan Erdoğan ile din gönüllüleri katıldı.

Programda konuşan Yılmaz, “İstanbul, kadim payitahttır. Üç medeniyete başkentlik yapmış; Roma’nın, Bizans’ın ve Osmanlı’nın başkenti olmuş bir yer. Dolayısıyla İstanbul’da yaşıyor olmak gerçekten bir mazhariyettir. İstanbul’da din gönüllüsü sıfatıyla hizmet veriyor olmak ayrı bir mazhariyetin yanı sıra ayrı bir sorumluluk gerektirmektedir.” dedi.

Din gönüllüleri buluşmalarını anlamlı ve önemli bulduğunu kaydeden Yılmaz, “Aynı istikamete yürüyen, aynı dili konuşan insanların duygu ve düşüncelerini paylaşmalarının duygudaşlığın pekişmesine önemli bir katkı sağladığına inanıyorum. O bakımdan bu toplantıları yapmaya çalışıyoruz. Eğer Diyanet bir ağaçsa, bizler aynı ağacın dalları ve yapraklarıyız, sonuçta birlikte gürleme şansına sahibiz. Dallarımız ve yapraklarımız hep beraber aynı sesi çıkarırsak bir anlamı olur.” diye konuştu.  

Kimlik ve aidiyet konusuna değinen Yılmaz, şunları söyledi:
“Bir insan için kimlik ve aidiyet, liman ve lenger benzetmesiyle ifade edilir. Bir geminin bir limanda sahil-i selamete çıkması ne kadar önemliyse, o limana çekilen geminin limanda lengerlenerek, demirlenerek sabit kalması da o derece anlamlı ve önemlidir. Aynı şekilde bir insan için de kimlik limanı, aidiyeti lengeridir. O kimliğin içinde bağlandığı ve kendisini ait hissettiği alandır. Hepimizin alt kimliği ve üst kimliği var. Üst kimliğimiz bizim ait olduğumuz ülkenin vatandaşı olmaktır. Burada her vatandaşın eşdeğer olduğu bir kimliğimiz var. 81 milyon insan olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Burada ne dil, ne din, ne ırk ayrımı var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yüzde 95’i Müslüman üst kimliğine sahiptir. Bir de alt kimliklerimiz var. Memleketimiz, kurumsal aidiyetimiz, meşreplerimiz, mezheplerimiz alt kimliğimizdir. Hanefi, Şafii olabiliriz. İnsanın şu veya bu cemaat ve tarikata mensubiyeti bulunabilir. Burada en büyük sapma, alt kimliğin üst kimliğin yerine ikame edilmeye çalışılmasıdır. Türkiye’de son yıllarda yaşanan cemaat problemi buradan doğmuştur. Cemaat diye anılan yapı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Müslüman üst kimliğinin üstüne cemaat mensubiyetini geçirerek, bütün kurumları ele geçirmek üzere devlete sahip olmak gibi bir yol ve yöntem belirledi. Alt kimlik-üst kimlik çatışmasında elbette ki üst kimlik galip geldi, gelecekti. O yüzden hiç kimse alt kimliğini, üst kimlik yerine geçirme iddiasında bulunmamalı.”

Program sonunda Yılmaz, din gönüllüleri ile tek tek selamlaştı. 09.01.2019