05.12.2018

‘Tasavvuf ve Tarikatların Günümüzdeki Durumu’ Konferansı

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Kocaeli’de İDEBİR Derneği tarafından düzenlenen “Tasavvuf ve Tarikatların Günümüzdeki Durumu” konulu konferansta hitap etti.

Kocaeli Müsiad Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen konferansa “İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Kocaeli Müftüsü Yusuf Doğan, İzmit İlçe Müftüsü Süleyman Küçük, eski Saraybahçe Belediye Başkanı Halil Vehbi Yenice, eski Bekirpaşa Belediye Başkanı Abdullah Köktürk, eski Kuruçeşme Belediye Başkanı Ali Kahraman, İDEBİR Başkanı Kenan Seyrek ve çok sayıda davetli katıldı.

Programda konuşan Yılmaz, “Cemaatler ve tarikatlar 15 Temmuz sürecinden sonra daha çok gündeme geldi. Öncelikle tasavvuf ve irfan diye bir vaka insan fıtratı ile birlikte var olan bir kavram. Ancak bunun kurumsallaşmış hali bunun toplumda yönlendirilmesi konusu önemli. Peygamberimizin üç otoritesi vardı. Bunlar, siyasi, vahyi ve manevi otoriteydi. Peygamberimizin bu 3 otoritesinden farklı kurumlar doğurmuş günümüze kadar gelmiştir. Siyasi otoritesi Hilafet olarak 1924 yılına kadar devam etmiştir. Vahyi otoritesi ulema ve âlimler tarafından ilimlerin oluşması ile oldu. Manevi otoritesi ise şahsiyeti duruşu ve kendinden sonar bıraktığı sahabelerle devam etmiş, daha sonra tasavvuf ondan sonra ise tarikatlar olarak şekillenmiştir. Aslında tarikatlar ve tasavvuf Peygamberimizin (SAV) otoritesinden doğmuştur.” dedi.

Osmanlı döneminde tarikatların etkin olduğunu ve zaman zaman sıkıntıların yaşandığını belirten Yılmaz, “Osmanlı’nın kuruluşundan günümüze kadar tasavvufta ve tarikatlarda bazı istenmeyen olaylar olmuştur. Osmanlı’nın Fetret Devri’nde de bazı tarikatların payı büyüktür. 17. yüzyıl ise tekke ve medreseler arasında bir sürtüşme olmuştur.” diye konuştu.

“Tasavvuf ve tarikatlarda aslolan istikamettir, nefsine muhalefet etmektir. Tarikatler güç hedeflemez.” diyen Yılmaz, şunları söyledi:
“Tarikat dediğimiz şey başında bir şeyh olan ve güç hedeflemeyen bir durumdur. Tarikatlar Cumhuriyet’ten sonra neredeyse yok oldu. Cemaatlerde bir denetim mekanizması olması gerekiyor. Bu denetim mekanizmasının da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmasını ön görüyorum. Bu devlet için de dini bütün olan insanlar için de gayet önemli olur. Tarikat ve cemaatlerin yasaklanması yerine Diyanet İşleri Başkanlığı çatısı altında olması gerektiğini her fırsatta söylüyorum. Şer odakları yüzünden diğer masum kurumların kötülenmesinin böylece önüne geçmiş oluruz. Tekrar söylüyorum tarikatlar kişi odaklıdır. Çoğalma büyüme amacı gütmezler. Kişi kapıyı çalar ve eğitim görmek istediğini söyler. Cemaatler kişileri Allaha tutmak yerine kendine tutuyor. Kuruluşlar gönül zenginliği için çalışmalı. Maddi zenginlik için değil.”

Tarikatlarda insanların fazla yüceltilmesinin problem oluşturduğunu belirten Yılmaz, “Tarikatların problemli alanlarından birisi insanların fazla yüceltilmesi, hatasız konuma çıkartılmasıdır. Tarikat liderlerinin hatasız bir konuma yüceltilmesi kabul edilebilir bir şey değildir. İnsan hatasız olmaz. İnsanlar hatalarıyla beraber güzeldir. Allah kullarını günah işlemek için yaratmıştır. Peygamberimiz (SAV), ‘Hiç günah işlemeyen bir kavim olsaydınız, Allah sizi helak eder sizin yerinize günah işleyen ama tevbe eden bir kavim yaratırdı.’ buyuruyor. Demek ki, günah işlemek kusur değil önemli olan günahın farkında olup tevbe etmesini bilmektir. Çünkü günahsızlık iddiası Allah’a has bir şeydir. Sadece peygamberler Allah’ın koruması altındadır. Bunun dışında asla böyle bir koruması yoktur.” ifadelerini kullandı.  

Tarikatları bekleyen en büyük tehlikenin cemaatleşme olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bugün ülkemize hizmet eden pek çok tarikat ehli var. Fakat onları bekleyen tehlike cemaatleşme tehlikesidir. Şirketler kurup zengin olmak ve kendi etrafını zengin etme gibi yollar seçtikleri zaman o tehlikelidir. İnsanlar ekonomik zenginliği değil sadece gönül zenginliğini hedef almalıdır. Gönül zengini olmak için tarikata giriyorsa orada problem yoktur. Kendi ekonomik ve sosyal statüsü için bir beklenti içindeyse onu hak rızası için düşünmek mümkün değildir. Tasavvuf ve tarikattaki zühd ve ihsan anlayışı hedef olarak çok güzeldir. Bunun bir takım maddi ve dünyevi hilelerle istismar edilmesi risktir.” dedi.  

15 Temmuz sonrası tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Bütün cemaat ve tarikatlerin aynı sepete konulmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zararlı hale gelmiş olanları devlet kendi yol ve yöntemleriyle, bir kurum ve kuruluş vasıtasıyla ayıklamalıdır. Milletin tuzağa düşmesine fırsat vermemelidir.” diyerek sözlerini noktaladı. 05.12.2018