19.02.2020

2020 Yılı Üç Ayların Başlangıcı ve Mübarek Geceler

     Diyanet'in 2020 Dini Günler Takvimi içerisinde yer alan bilgilere göre üç ayların ilki olan Recep ayı 25 Şubat 2020 Salı günü başlayacak. Bu başlangıcın hemen ardından iki gün sonra ise yılın ilk kandili olan Regaib Kandili 27 Şubat'ta idrak edilecek.

Peygamber Efendimiz (sav), üç aylara eriştiğinde diğer günlere nazaran ibadetlerini daha da artırıyor ve sık sık şu duayı okuyordu: "Allahümme bârik lena fî recebe ve şa'bân ve belliğna ramazan (Allah'ım Recep ve Şaban ayını bize bereketli kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır)."

ÜÇ AYLARIN TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Vehbi AKŞİT

 

Cenab-ı Allah, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmıştır. Zamanlar içinde yarattığı mukaddes zamanlardan birisi de; Müslümanlarca üç aylar diye bilinen “Receb, Şaban ve Ramazan” aylarıdır.

Dinî literatürümüzde de “üç aylar”ın müslümanlar için değeri büyüktür.

Hayatın çeşitli sıkıntıları ile nefsin şiddetli baskıları karşısında mücadelede yorgun düşen ruhlarımızı böyle gün ve geceleri de ganimet bilerek Cenab-ı Hakk’ın kulluk kapısına daha iştahlı ve daha heyecanlı olarak yaklaştırmalı ve yeniden tazelenmeliyiz. Esasen bütününün değerlendirilmesi gereken mü’minin hayatı için böyle zamanlar ayrıca yenilenme fırsatı olarak kabul edilmelidir. Mü’min bu gecede öncelikle Allah Teâlâ’nın şu âyetini düşünerek eğilmeli ve hayatı boyunca onu unutmayacak şekilde kendisine rehber edinmelidir. Cenab-ı Allah:

" Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." 

buyurmaktadır.

Görülüyorki, Cenab-ı Hak, insana yaptığı işlerine ve ibadetine göre değer vermekte ve bu işleri ne maksatla yaptığına bakmaktadır. Sevgili Peygamberimize hitaben:

“(Habibim) de ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin...”

Milletimizin büyük çoğunluğu dînî gün ve gecelerimizi sevinçle karşılarlar, tebrikleşirler, camilere dolarlar.

Asırlardan beri bütün müslümanlar, pek feyizli, bereketli ve birbirinden sevap ve fazilet bakımından pek güzel ve bir nevi hasat mevsimi olan bu üç aylara erişmenin manevî hazzını duymuşlar ve hatta birçok kardeşlerimiz bu mübarek ayları oruçlu geçirmişlerdir.

Enes b. Mâlik (R.A.)’den bir rivayete göre Peygamberimiz (S.A.V.) Receb ayı girdiğinde şöyle dua ederdi:

“Ey Allahım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”

Mübarek geceler, dînî eserlerde geçen “el-leyâlî el-mübâreke” tabirinin tercümesi olup, kutlu geceler, dinî yönden özel önemi olan geceler demektir. Bu tabir, tekil şekliyle “leyle-i mübâreke” şeklinde Kur’an-ı Kerim’de geçer.

Mübarek geceler denince, ülkemizde “Kandiller” veya “Kandil Geceleri” tabir edilen (takvimdeki sırasına göre) Regaib, Mirâc, Berat ve Kadir geceleri kastedilir. Bunlar “leyl” (gece) kelimesi ile  isim tamlaması yapılarak Leyle-i Mirac (arapça:leyletü’l-mi’râc), Leyle-i Kadir (arapça:leyletü’l-kadr)... şeklinde anılırlar. Bunların yanısıra, her haftanın Cuma ve Pazartesi  günlerine bağlayan geceler ile Mevlid gecesi, ramazan bayramı gecesi, kurban bayramı geceleri, muharrem ayının ilk gecesi ve âşûrâ gecesi gibi geceler de bu kapsamda kabul edilir. Bunların bir kısmının özel öneme haiz olduğuna dair ayet ve hadisler bulunmakla birlikte, bazılarına bu niteliğin verilmesi dolaylı bir yorumla olmuş, bazıları hakkında ise birçok uydurma hadis nakledilerek konu aslî mecrasının dışına taşırılmıştır.

Üç aylar, kamerî aylardan Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır.. Bu kutsal aylar, aynı zamanda “mübarek gece” lerle doludur. Receb ayında; Regaib ve Mi’rac gecesi var. Şaban ayında Berat gecesi; Ramazan ayında bin aydan daha hayırlı olarak tarif edilen Kadir gecesi.

Şimdi bu mübarek geceleri sırasıyla tanımaya çalışalım:

1. Regâib Gecesi: “Regâib” rağbet olunan, bol ihsan ve değerli hediyeler demektir. Receb’in ilk Cuma gecesinde bu kabil ihsan ve ikramlar beklenildiği için o geceye “Regâib Gecesi” denmiştir. Bazı eserlerde Rasülullah’ın o gece annesinin rahmine düştüğü kaydedilirse de bu rivayet güvenilir naklî delillerle sabit olmadığı gibi, Receb’in başı ile Rebîu’levvelin onikisi arasındaki süre tabiî doğum süresinden az olduğu cihetle mantıki açıdan da eleştirilmiştir. Bu durumu izah için bazıları “bu gece annesinin ona hamileliğini anladığı gündür” demişlerse de bunu doğrulayan bir rivayet yoktur. Dolayısıyla, Regâib gecesi, Receb ayının ilk Cuma gecesi  olması sebebiyle, ibadet, taat ve hayırlı işlerle tes’idi için daha bir özen gösterilmesi tavsiye edilen bir gecedir. Konuya ilişkin araştırmalarda kutlanmasına hicrî 480 yılında başlandığı belirtilen bu geceye mahsus bir namaz yoktur; bu konuda nakledilen rivayetlerin asılsız olduğu belirlenmiştir.

 

2. Miraç Gecesi: Mirâc, çıkılan yer ya da çıkma aleti ve merdiven demektir. Hz. Muhammed (S.A.V.)’in hicretten bir süre önce, Allah’ın emri ile Mescid-i Haram’dan alınıp, Mescid-i Aksa’ya götürüldüğü, oradan semaları katederek Rabbine yükseltildiği tarihen sabit, bir kısmı Kur’anda, bir kısmı da sünnette anlatılan gerçek bir olaydır ve buna “mirâç” denir. İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğu Mirac’ın Recep ayının 27. Gecesi nde gerçekleşmiş olduğu kanaatindedir. Beşeriyetin kurtarıcısının fevkalâde taltiflere ve manevî hediyeler mazhar olduğu böyle bir zaman dilimine müslümanların çok değer vermeleri tabiidir ve eskiden beri bu gece “Mirac Gecesi” adıyla kutlanagelmiştir.

Bu gece münasebetiyle, Mirac olayının öncesinde ve sonrasında Hz. Peygamber’in ve ashabının tevhid mücadelesi uğrunda katlandıkları eziyet ve sıkıntılar hatırlanmalı, Rasûlullah’ın örnek hayatı gözden geçirilmelidir, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya özel bir önem verilmeli, namaz, Kur’an tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla gecenin feyzinden yararlanılmaya çalışılmalıdır. Bu geceye ait ibadetler hakkında nakledilen hadislerin asılsız olduğu tesbit edilmiştir. O yüzden bu gece için maayyen rekatları olan namaz kılınması dinî dayanaktan yoksun bir iş olur.

 

3. Berat Gecesi: Berât, berâet (“el-berâ’e”) kelimesinin türkçedeki kullanışı olup; berî olma, aklanma, temiz ve suçsuz çıkmak demektir. Kamerî aylardan olan Şaban’ın onbeşinci gecesini değerlendirenler de tevbe ve istiğfarlarla günahlardan temizlenip, arındıkları için o geceye Berât Gecesi anlamında “Leyle-i Berât” denmiştir. Sahih bir hadise  dayandırılmamakla beraber bu gecenin mübarek bir gece olduğu ve bir ibadet şekli belirlenmeden değerlendirilmesinde büyük faziletlerin bulunduğu alimler tarafından genellikle kabul edilegelmiştir. Çünkü Duhan suresinde sözü edilen[8] “Mübarek bir gece” den maksat her ne kadar ekseriyetle (ve sahih görüşe) göre Kadir Gecesi ise de, bunun Şaban’ın onbeşinci gecesi olduğu görüşünde olanlar vardır ve bu görüş de seleften nakledilmektedir.

Şu kadar var ki, Beraet gecesine ait ibadet ve namazlardan söz eden hadislerin hepsinin uydurma olduğu hususunda hadis bilginleri görüş birliği içindedir. Bu sebeple, bu gece için on iki, on dört, yüz rekât gibi muayyen rekâtları olan namaz kılınması dinî dayanaktan yoksun bir iş olur. Fakat gecenin manevî değerine binaen, namaz, Kur’an tilâveti, zikir, tesbih ve istiğfarlarla geçirilmesi, bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır.

 

4. Kadir Gecesi: Kur’an-ı Kerim’de ismen geçmekte ve hakkında müstakil bir sûre (Kadir sûresi) bulunmaktadır. Duhân sûresinin üçüncü ayetinde sözü edilen “Mübarek bir Gece” den maksat da tefsircilerin çoğunluğuna göre Kadir Gecesi olduğundan bu gece hakkında “Mübarek Gece” nitelemesinin bizzat Yüce Allah tarafından yapılmış olduğu söylenebilir. “Mübarek” kutlu bereketli ve hayrı bol, kutsî değeri olan demektir. Kadir sûresinde bu geceden tazimle söz edilir ve “bin aydan hayırlı, meleklerin ve Ruhu’l-Kudüs’ün indiği, tâ fecre dek esenlik dolu bir gece” olduğu anlatılır; özellikle Kur’an’ın o gecede indirildiği vurgulanır. “Kadir” kelimesi sözlükte, güç yetirmek manasının yanısıra; hüküm, takdir, şeref, ululuk ve tazyik gibi anlamlara da gelir. “Kadir Gecesi” nde bu manaların her biri mevcuttur.

Kadir sûresinde Kur’an’ın bu gecede indirildiği, Bakara sûresinde de ramazan ayında indirildiği belirtilir. Buna göre, Kadir gecesinin ramazan ayı içerinde olduğu açıktır. Hadis-i şeriflerdeki bilgilerden hareketle Kadir gecesinin ramazanın hangi gecesine denk geldiği kesinkes söylenememekle beraber, bunun yirmi yedinci gece olduğunda ittifaka yakın bir kanaat mevcuttur. Zamanının kesin olarak bildirilmemesi insanların ona güvenip diğer zamanlarda kulluk görevlerini ihmal etmemelerinin hedeflenmesi gibi bazı hikmetlerle açıklanmıştır.

Bir hadis-i şerifte: “Kim inanarak ve sadece Allah rızası için Kadir gecesinde kalkarsa (o geceyi ihya eder, değerlendirirse) geçmiş günahları bağışlanır.” buyurulur. Bu gecede kalkıldığında, gecenin nasıl ihya edileceği ayetlerde ve hadislerde açıklanmadığına göre bu, mü’minin kendisine bırakılmıştır. Namaz, dua ve istiğfar, tefekkür ve zikir, Kur’an okumak, muhtaçlara yardım etmek, yakınlarının ve din kardeşlerinin gönüllerini almak gibi ameller en güzel değerlendirme yollarıdır. Resulullah bunların herbirini yaptığına göre bu geceyi değerlendirmek isteyenler de aynı yolu izlemelidirler. Kaynaklarda Hz. Peygamber’in, bu geceye denk gelebilmek için ibadet ve taate ayrılan bir program içinde ramazanın son on gününü itikâfla geçirdiği kaydedilir. Bu gecenin feyzinden yoksun kalmak istemeyen mü’min, hiç değilse yatsı (teravih) ve sabah namazlarını cemaatle kılmaya gayret etmeli, din kardeşleri ile birlikte yapılan dualara katılmalıdır. Kadir gecesinden söz eden hadiste: “Ondan mahrum olan çok büyük şeyden mahrum olmuştur” buyurulur.

ÜÇ AYLAR BİZİ DÜŞÜNMEYE SEVKETMELİ

Mübarek üç aylar içinde kutlanan gecelerimizde, bugün için de güzel manzaralarımız camilerimizde görülür. Minareler ışıklandırılır. Mü’minler de arka bölmelere varıncaya kadar camilerin her yerinde diz çöker, namazdan önce yapılan gecenin önemini içeren konuşmayı dinlerler. Herkes huşû içinde ruhunu yücelere yükseltmiş, bir nevi yaratılış sırrındaki espriyi yakalamaya çalışmaktadır.

Her mü’min, içinden yükselen şu sesi cevaplamakla meşguldür:

Ben neyim? Niçin bu âleme gönderildim? Yaratılışımdaki esrar nedir? Belli bir süre yaşayan insan, kendisine verilen süreyi doldurunca niçin bu âlemi terketmektedir? Günah nedir? Sevap nedir? Yapılınca içinini tırmalandığını hissettiğin hallerde günah mı işlemiş oluyorsun? Bunun aksine; huzurlu olunca yaptıklarından dolayı sevap mı kazanıyorsun? Güzel kitabımız Kur’an bizlere neler emrediyor? Okunduğu zaman bile insanın gönlüne inşirah veren bu ses nedir? Seslerdeki mananın kaynağı neresidir? Şu kadar yıldır insanlar bu sese niçin doymuyorlar? Gönüller susadığı zaman niçin Kur’an’a yöneliyor? Bu Kur’an niçin hiçbir zaman eskimiyor, berraklığı kaybolmuyor?

Daha birçok sorular... sorular...

Mü’minler daha nicelerini düşünürken mübarek gecenin bereketiyle yatsı namazların kılarlar. Namazı takiben tebrikleşirler, dağılırlar, evlerine çekilirler. Kur’an okunur, kaza namazları kılınır. Bu hal, tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.

Mübarek gecelerimizin hemen hepsinde bu manzaraları yaşarız. Mü’minler şarza bağlanmış bir akü misali bu gecelerde enerji ile yüklenirler. Bu enerji manevi bir güçtür, onun küçük bir zerresi, idraki olanı sonsuza uçurur. Rabbine kavuşturur. İyiliklere, güzelliklere koşturrur. Onun için müslümanlar, bu mübarek gecelere kavuşmayı çok arzu ederler, sevinirler, dolup taşarlar.