MÜSLÜMAN "DÜNYANIN KURALI BÖYLE,BENİM AKLIMA YATMIYOR" DİYEMEZ
Bugün Müslümanlar olarak çok bahtiyarız. Zira Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim Hz. Peygamber’e indirildiği gibi hiçbir değişikliğe uğramadan ellerimizde bulunmaktadır. Böyle bir kitaba sahip olmamıza rağmen onun feyiz ve bereketinden mahrum kalmaktayız. Bu açıdan da dünyanın en talihsiz insanlarıyız. Allah kitabını Müslümanlar okusunlar, anlasınlar ve ona göre de amel etsinler diye gönderdi. Tarih şahittir ki Müslümanlar Kur’an-ın istediği şekilde yaşadıkları zaman dünyanın efendisi ve önderleri olmuşlardır. Fakat şu an Kur’an-a yaklaşımımız içler acısıdır.
Kimimiz, Kur’an-ı bir süs eşyası gibi görüp duvarlarımızı süslemekte kullanıyoruz ve yıllarca açılıp okumadan duvarlarda mehcur bırakıyoruz.
Kimimiz, Kur’an-ı, kötü ruhları ve cinleri uzaklaştırmak, bazı istekleri gerçekleştirmek için bir kağıt parçasına yazıp boyunlarımıza takıyoruz.
Yine bir kısmımız Kur’an-ı bir kağıda yazıp bir bardak suya koyarak suyu içilen bir obje olarak görüyoruz.
Çoğumuz da Kur’an-ı anlamadan, düşünmeden sadece sevap olsun diye okumaktayız. Yani okuyuşunu ibadet olarak telakki etmekteyiz.
Müslümanlar meselelerinin çözümü konusunda Kur’an-dan yeteri kadar faydalanamamaktadırlar. İnançları, ahlakları, alışverişleri, dostlukları, düşmanlıkları nasıl olmalı, hak nedir, batıl nedir, dünyamız ve ahretimiz için gereken şeyler nelerdir, faiz yersem, zina yaparsam, içki içer, dedikodu yaparsam durumum ne olur? Nikahım, boşanmam, mirasım Kur’an-a göre mi? İşte Kur’an yaşanmak ve bizi yaşatmak için vardır. Kur’an hayrın ve iyiliğin kaynağıdır. Siz ondan dünyalık basit şeyleri elde etmek için talebiniz olursa istifade edersiniz.
Şimdi düşünsenize siz hastalığınızı tedavi ettirmek için doktora gidiyorsunuz. Doktor size reçete yazıyor. Siz reçeteyi alıp eczaneye giderek ilaç alma yerine eve gidip reçeteyi bir beze sarıp boynunuza asarsanız ya da bir bardak suya koyup suyunu içerseniz size gülmezler mi? Şimdi Müslümanların da Kur’an-a karşı tavrı aynı değil mi? Elimizde en büyük Hekim’in yazdığı en büyük reçete var. O Kur’an, maddi ve manevi hayatımız için şifa ve rahmet kaynağıdır. Yine sadece Kur’an-ı okumakla bütün dertlerimizin ortadan kalkacağına inanıyoruz. Kur’an-a göre amel etmiyoruz. Kur’an-ı terk ederek, onu anlamayarak aslında ona en büyük zulmü yapıyoruz. Müslümanlar bugün Kur’an-a zulmettikleri için başkalarının emir kulu olarak sefil ve rezil bir hayat sürmektedirler. Müslümanlık kendi iradesini, nefsinin isteklerini terk ederek Allah’ın emirlerine boyun eğmektir. Bir kimse hayatındaki tüm işlerini Allah’ın isteğine göre yaparsa Müslümandır. Gerçek Müslüman hayatının bütün meselelerinin çözümünde Kur’an ve sünnete başvurur. Kafasındaki düşünceleri, İslam dışı örf ve adetleri bir kenara bırakır. Müslüman kendisini tam manasıyla Allah’a teslim eden insandır. Müslüman ‘bu benim aklıma yatmıyor’,’dünyanın kuralı böyle’ diyemez. Müslüman körü körüne atalarının yolunda değil Allah’ın yolunda olan insandır. Müslüman ‘La ilahe illallah’ dediği zaman benim hakimim sadece Allah demiş oluyor. Yani kişi Müslüman olunca kendi hür iradesinden vazgeçip kendi iradesini Allah’a teslim etmiş oluyor.
Hiç kimse Müslüman olmak veya Müslüman kalmak zorunda değildir. Kişi istediği zaman istediği dini seçebilir. Ama İslam dairesi içerisine girdikten sonra İslam’ın prensiplerine göre, yani Kur’an ve sünnet ekseninde yaşama zorunluluğu vardır.
Aydın YIĞMAN
Beyoğlu Müftüsü