DÜNYEVİLEŞME
Beynimizi ahirete ait düşünceler işgal etmiyor. Ciddi manada dünyevileştik. Evlerimiz, işyerlerimiz, aile hayatımız, toplum hayatımız, Hz. Peygamberin, sahabenin, Allah dostlarının hayatına ne kadar benziyor? Evlerimiz mobilya dükkânına, mutfaklarımız züccaciye mağazalarına benzedi. Evin hanımı mobilyalara ve camekânlara hizmet ediyor. Kafalarımızda kredi, taksit, arsa, ev, araba var. Hep bunlarla meşgul oluyoruz. Ölümden korkup ta yemek yemeyenimiz oldu mu? Gıybet ettiğimiz için kardeşimizden helallik aldık mı? Ahiret için gözyaşı dökebildik mi? Haram işlediğimizde kendimizi kınadık mı ? Ama öbür taraftan daha işe yeni girdiği halde emeklilik parasını nerede harcayacağını hesap edenler var. İlim adamı geliyor, konferans veriyor, camide sohbet var, sokaktan insan topluyoruz. Ama bir festival oldu mu durum böyle mi? Ya bir düğün veya sünnet merasimi? İnsanlarımız böyle merasimlere hediyesi ile beraber katılıyor.
Evet, bizim sorunumuz dünyevileşme. Hangimizin rejim sorunu yok? Rejim derken diyetten bahsediyorum. En sevdiğimiz yiyecekler bile düşmanımız oldu. Kilo alırız diye ekmek yerken bile korkarak yiyoruz. Öylesine dünyaya taptık ki namaz kılmaya, Kur’an okumaya, zikir çekmeye vakit bulamıyoruz. Bugün sigaranın en lüksünü içen, arabanın en lüksüne binen, en lüks semtlerde oturan, ibadeti az, zikri yok, İslami hassasiyetini yitiren müslümanlar çoğaldı.
Aç gözlü ve açlık korkusu çeken kardeşlerimizin sayısı arttı. Açlığa müptela olanlar bir kez sıkıntı çekerler ama açlık korkusu denen belaya müptela olanlar ömür boyu sıkıntı çekerler. İsterse Karun gibi servetlere sahip olsunlar, aç kalma korkusu aç kalmaktan bin defa beterdir. Bu hastalığa yakalanana dünyayı verseniz doyuramazsınız. Aç gözlü olanların karnı doysa da gözü doymaz.
Eşya bize hizmet etmeli, biz eşyanın hizmetkârı olmamalıyız. Dünya, Allah’a ulaşmada bir merkeptir. Biz dünyanın merkebi olmayalım. Dünya benimdir diyen nice insanları eller üstünde gördük. Kur’an-ı Kerim, iki bahçe sahibinden bahseder. Birbirine komşu olan iki bahçe sahibi. Birisi bahçesinin güzelliği ve bereketinden dolayı Allah’a şükreder, bunlar sendendir, senin kudretindendir der. Sahip olduklarını Allah’tan bilir. Diğer bahçe sahibi ise bahçenin güzelliğini ve zenginliğini kendi çalışmasının ve bileğinin hakkına bağlar, şımarır. Allah kavurucu bir rüzgâr gönderir ve bahçe çöle döner.
Varlık ve servet kendisine sahip olana ya hizmet eder ya hükmeder. Bu fani âlemde her şeyimiz olmalı evimiz olmalı ama ev yarışımız olmamalı, koltuğumuz olmalı, biz ona hükmetmemeliyiz o bize hükmetmemeli. Malımız mülkümüz olmalı fakat malın ilk sahibini unutmamalıyız.
Hz. Mevlana’nın şu güzel dizleriyle yazımızı bitirelim:
"İnsanoğlu yaratanına dönerse kula benziyor
Yaratanından dönerse pula benziyor."
Dualaşmak ümidiyle…
Aydın YIĞMAN
Beyoğlu Müftüsü