23.03.2023

ON BİR AYIN SULTANI RAMAZAN

Huzur ve bereketin müjdecisi, sonsuz ikramların habercisi Ramazan-ı şerifin manevi iklimine giriyoruz. Yaşadığımız afetle mahzun olan gönüllerimiz, bu ayın bereketiyle esenliğe kavuşacak. Ramazanın diriltici soluğu bizlere bir bahar serinliği bahşedecek. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in günahlardan âzâd olma müjdesi, istikbalimize dair umutlarımızı yeniden yeşertecek. Bu şuur ve inançla diyoruz ki;

Ey şehr-i Kur’an hoş geldin!

Ey şehr-i sıyâm hoş geldin!

Ey şehr-i rahmet ve ğufrân hoş geldin!

Ey şehr-i Ramazan hoş geldin!

Allah Teâlâ’ya, bizi bu rahmet ayına eriştirdiği için hamdediyor, O’nun sevgili kulu ve elçisi Muhammed Mustafa (s.a.s)’ya salât ve selâm ediyoruz.

Geçtiğimiz Ramazan ayında beraber oruç tuttuğumuz ve namaz kıldığımız pek çok kardeşimiz, ömürleri vefa etmediği için bu Ramazana yetişemediler. Onlara ve özellikle depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, mekânları cennet olsun diyoruz.

Bundan sonraki Ramazanlara erişip erişemeyeceğimizi bilemiyoruz. Ömrümüzün ne kadarı gitti ve ne kadarı kaldığı hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Bunun için bu mübarek ayı iyi değerlendirmeli, Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız.

Ramazan Ayının Önemi

Ramazan ayı, manevî hayatımızda seçkin yeri olan bir aydır. Bu ay daha girer girmez, diğer aylardan farklı bir yaşantı içine gireriz. Gündüzleri yemek içmek gibi hayatî zevklerden ve her türlü aşırılıklardan çekinerek tuttuğumuz oruçlarla, geceleri dinî bir vecd içinde kıldığımız teravih namazları ile, gönüllerimize iman nurunun ilâhî hüzmeleri dökülmeye başlar.

Ramazan ayı, rahmet ve bereketi bol bir aydır. Bu ayın gelmesi ile iyilikler çoğalır, kötülükler azalır, yoksullara ve düşkünlere yardım elleri uzanır.

Kur’an-ı Kerîm’de Ramazan ayı ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: ُ ٰ

Ramazan ayı (öylesine faziletli bir aydır ki) insanlara yol gösterici ve doğruyu eğriden ayırmanın delilleri olarak Kur’an (bu ayda) indirildi.” (Bakara, 2/185)

Ebû Hureyre (r.a.) den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: َِ

Ramazan girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhârî, “Savm”, 5; Müslim, “Sıyam”, 1.)

Ramazan ayı, ibadetler ayıdır. Peygamberimiz bu ayda kendisini tamamen ibadete verir, hele Ramazanın son on gününü itikafla mescide kapanarak geçirirdi. İbn Abbas radiyallahu anh, Peygamberimizin Ramazan hayatını şöyle anlatır:

Peygamberimiz insanların en cömerdi idi. Kendisine vahiy getiren melek Cebrâil aleyhi’s-selâm ile Ramazan ayında karşılaştığı zaman cömertliği doruk noktasına erişirdi. Cebrâil aleyhi’s-selâm Ramazanın her gecesinde Peygamberimizle buluşup Kur’an okurlardı. İşte böylece Peygamberimiz, Cebrâil aleyhi’s-selâm ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha yararlı olurdu”. (Buhârî, “Savm”, 7; Müslim, “Fedail”, 12.)

Hz. Aişe (ra.) anlatıyor: “Ramazan-ı Şerifin son on günü girince Peygamberimiz ibadet konusunda ciddi bir gayret gösterirdi. Geceyi ibadetle geçirir, ailesini de ibadet için uyandırırdı.” (Buhârî, “Teravih”, 5; Müslim, “İtikaf”, 3.)

Oruç tutanlara Allah Teâlâ’nın kıyamet günü özel muamele yapacağını Peygamberimiz müjdelemişlerdir. Peygamberimiz Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

Ademoğlunun her ameli (nin karşılığı kendisine) kat kat verilir. Bir iyililiği on katından yedi yüze kadar mükâfatlandırılır. Yalnız oruç hariç, o, benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm. Çünkü (oruçlu) yemesini ve nefsanî arzularını sırf benim için (benim rızamı kazanmak için) terkediyor.”

Her ibadette olduğu gibi oruç ibadetinde de fert ve toplum için pek çok yararlar vardır. Nitekim Peygamberimiz:

Oruç bir kalkandır; (oruçluyu kötülüklerden korur), oruçlu kötü söz söylemesin, oruçlu, kendisi ile itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa ‘ben oruçluyum’ desin. Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki,oruçlunun ağzının açlık kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.(Buhârî, “Savm”, 2; Müslim, “Sıyam”, 30.)

Bir başka hadisi şerif de şöyledir:

Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah Teâlâ, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına (yani oruç tutmasına) değer vermez.(Buhârî, “Savm”, 8.)

Yine Peygamberimiz:

Oruç tutan öyle insanlar var ki, ellerine açlık ve susuzluktan başka bir şey geçmez.(İbn Mâce, “Sıyam”, 21.) buyurmuştur.

Orucun sağlık ve tedavi yönünden de önemi büyüktür. Peygamberimiz: “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız”

İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan organları uyku ile dinlendiği gibi, bir yıl durmadan çalışan mide ve sindirim aygıtları da oruç sayesinde dinlenir ve görevlerini daha iyi yapma imkânı kazanır. Peygamberimizin ifadeleri ile mide hastalıkların evidir. Perhiz de en etkili tedavidir. Bir çok hastalıkların tedavisinde doktorların perhiz ve diyet tavsiye etmeleri bunu teyit etmektedir.

Orucun fert ve toplum hayatına pek çok yararları olması yanında, günahlara da keffarettir. Nitekim Peygamberimiz:

Bir kimse Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.(Buhârî, “Savm”, 6; Müslim, “Salâtü’l-Müsafirin, 25.)

Oruç Kimlere Farzdır

Oruç, erginlik çağına gelmiş akıllı, Müslüman erkek ve kadınlara farzdır. Ancak, oruç kendilerine farz olanlardan hasta olanlar ile yolcu olanlar, oruç tutmayabilirler. Hasta olanlar iyileştiklerinde, yolcu olanlar da evlerine döndüklerinde yedikleri günlerin sayısı kadar oruç tutar, kaza ederler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (orucunu yer ve tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder.” (Bakara, 2/184) buyurulmuştur.

 

Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan veya iyileşmesi mümkün olmayan hastalar oruç tutmazlar, yedikleri her gün için yoksula bir fidye verirler. Fidye vermeye ekonomik durumları müsait olmayanlar, Allah’tan af ve mağfiret dilerler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

Oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere (hergün için) yoksulu doyuracak fidye gerekir.” (Bakara, 2/184)

Oruca Ne Zaman Ve Nasıl Niyet Edilir?

Ramazan orucuna güneşin batışından başlamak ve imsakten itibaren yemek, içmek ve cinsî ilişkide bulunmamak şartı ile gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahura kalkmayacak olan kimse yatarken niyet eder. Şayet yatarken niyet etmemiş ise kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsakten itibaren orucu bozacak bir şey yememiş olsun.

Oruç tutmak maksadiyle sahura kalkmak niyet sayılır. Niyet, esasen kalp ile olur. Yani oruç tutacağını gönlünden geçiren kimse niyet etmiş demektir ancak gönlü ile yapılan bu niyeti dili ile söyleyip teyit etmesi güzeldir. Şöyle niyet eder: “Niyet ettim Allah rızası için Ramazanın yarın ki orucunu tutmaya.’’

Sahura kalkıp yemek müstehaptır. Peygamberimiz: “Sahurda yemek yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” (Buhârî, “Savm”, 20; Müslim, “Sıyam”, 9) buyurmuşlardır. Sahur yemeği oruca dayanma gücünü artırır. Ayrıca duaların kabul edildiği vakitlerden biri de sahur zamanıdır.

Terâvih Namazı

Ramazana mahsus ibadetlerden biri de teravih namazıdır. Peygamberimiz bu namazı tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için Ramazan gecelerini ibadetle geçiren (teravih namazını kılan) kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, “İmam”, 27; Müslim, “Salatü’l-Müsafirine ve Kasrihim”, 25)

İtikâf

Ramazana mahsus bir ibadet de itikâftır. İtikaf, niyet ederek bir camide durmak demektir. Ramazanın son on gününde itikaf, kifaye olarak sünnet-i müekkede’dir. Cemaatten biri itikafa girerse bu görev diğerlerinden düşmüş olur. Peygamberimizin saygıdeğer eşi Hz. Aişe, validemiz şöyle demiştir: “Peygamberimiz Ramazanın son on gününde itikaf ederdi. Bu âdetlerine, Allah’ın kendisini ölüme daveti zamanına kadar devam etmiştir. Peygamberimizin vefatından sonra onun eşleri itikaf etmişlerdir.’’ (Buhârî, “İtikaf”, 1; Müslim, “İtikaf”, 1)

Ramazan ayı rahmet ve bereketi bol olan bir aydır. Bu ayın feyzinden ve bereketinden yararlanmak için elimizden geldiğince ibadetlerimizi eksiksiz yapmaya çalışmalı; orucun, kötülüklere karşı koruyucu bir kalkan olduğunu dikkate alarak kötü söz ve davranışlardan sakınmalıyız. Kimseyi incitmemeye ve Kur’an okuyup anlamı üzerinde düşünerek değerlendirmeli, zamanın boşa geçmemesine çaba harcamalıyız. Anne-baba ve büyüklerimizin hayır dualarını almaya, akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışmalıyız.

Dinî bilgilerimizi artırmak için kitap okumalı, dinin esaslarına ters düşen bid’at ve hurafelerden sakınmalıyız. Çocuklarımıza da zaman ayırmalı, duygu ve düşüncelerinin olumlu yönde gelişmesine katkılarımızı artırmalıyız. Malınızın zekâtını da vererek bu malî ibadetimizi de yerine getirmeli, yoksulları sevindirmeli, toplum fertlerinin birbirleriyle sevişip kaynaşmalarına vesile olmalıyız. Bütün bunlar, bir taraftan günahlardan arınarak yüce Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olacak,diğer taraftan, ahlâkımızın güzelleşmesini sağIayacaktır.

Yaşanılan afet ve felaketlerin sonuçlarına dair toplumsal bir duyarlılık oluşturmak için Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından bu yılın Ramazan teması “Ramazan ve Dayanışma” olarak belirlenmiştir. Ramazan ayı boyunca yapılacak programlarla toplumsal dayanışma bilincini güçlendirmek ve depremzedelerin yaralarını sarma hususundaki duyarlılığın devam edebilmesi amacıyla bu tema tercih edilmiştir.

Bu vesileyle başta Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere bütün şehitlerimize, ebedi âleme göç eden gazilerimize Yüce Rabbimizden rahmet niyaz ediyorum. Afetlerde vefat eden kardeşlerimize ve ahirete irtihal etmiş bütün geçmişlerimize Yüce Mevla’mızdan merhamet diliyoruz.

Bu duygularla hepimizin Ramazan-ı Şerifini kutluyor, bu ayın hepimize,millet ve memleketimize ve İslâm alemine hayırlar getirmesini ve daha nice Ramazanlara sağlıkla bizi eriştirmesini yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.