14.07.2016

“Müslümanlar olarak bayramlarımızı dahi birlikte yapamamamız izah edilemez…”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam ülkeleri arasında bayramın farklı günlerde yapılması ve hilalin görülebilirliği konusuna açıklık getirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığının, fıkıh ilminin verilerine göre hareket eden Din İşleri Yüksek Kurulu ve vakit hesaplama biriminde görev yapan astronomi alimleriyle konuyu yürüttüğünü belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, başka İslam ülkelerindeki tartışmalara katkıda bulunmak ve doğru yönlendirmek için gözlemi de terk etmediklerini kaydetti.

Ortaya çıkan farklı durumun, dünyaya ve kainata, dini metinlere yanlış bakmaktan kaynaklanan metodolojik bir hata olduğuna değinen Başkan Görmez, “Bu tartışma sadece bir hilal tartışması değildir. Bu tartışma sadece İslam alimleri arasında bir hadisin veya bir ayetin doğru anlaşılıp anlaşılmaması meselesi değildir. Bu, aya ve güneşe Rabbimizin yerleştirdiği hesaplarla, Kur'an'la gönderdiği ayetler arasındaki ilişkiyi doğru anlamakla ilgili bir meseledir. Bu, akılla vahiy arasında, din ile bilim arasında, Allah'ın ayetleri ile kainatın ayetleri arasındaki ilişkiyi doğru anlayıp anlamamakla ilgili bir tartışmadır” dedi.

İslam ülkelerinin tekrar ihtilafa düşmesinin de umutsuzluk olarak görülmemesi gerektiğini ifade eden Başkan Görmez, 10 yıllık bir takvim hazırlama komisyonu kurulduğunu da hatırlatarak, "Tekrar ihtilafa düşülmüş olması bizi asla umutsuzluğa sevk etmez, bilakis çalışmalarımızı artırarak yeryüzünde bütün Müslümanların ramazana ve bayrama birlikte başlamaları, zamanın yönetimini birlikte gerçekleştirmeleri için biz elimizden gelen her türlü gayreti sarf etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Hilali tespit etmenin, hilali gözetlemenin bir araç, amacın ise ramazan ayının başladığının tespiti olduğunu, ancak aracın amaç haline getirildiğini söyleyen Başkan Görmez, İslam ülkelerinin hilal konusundaki tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamasında şu hususların altını çizdi;

“Matematiksel olarak uzaydaki hareketlerin hesaplanabildiğini bir zamanda buna itibar etmemek, hem İslam dünyasına yakışmıyor hem de Müslümanları küçük düşürüyor…”

Çağdaş dünyada uzay keşfedildi. Uzayda istasyonlar kuruldu. Uzaya yolculuklar gerçekleştirildi. Binlerce uydu yerleştirildi. Matematiksel olarak uzaydaki hareketlerin hesaplanabildiğini bir zamanda 'Biz bunlara itibar etmeyiz, sadece gözümüzle gördüğümüze itibar ederiz' demek hem bugün İslam dünyasına yakışmıyor hem de dünyada Müslümanları küçük düşürüyor diyebilirim.

“İki ilke üzerinde anlaşılmadığı zaman Müslümanların bu ibadetleri beraber yapma imkanı yoktur…”

Bu konuyla ilgili 2'si İstanbul'da olmak üzere 7 büyük kongre yapıldı. Bu toplantılarda bütün İslam bilginleri ortak beyanda bulundu. İslam bilginleri, dünyanın her tarafında yaşayan Müslümanların aynı sevinçte buluşmasını önemli gördüklerini ve önceden hazırlanmış bir takvim olması gerektiğini söylediler. Buna geçebilmek için iki temel ilkede anlaşılması gerekiyor. Bunlardan birincisi hilalin tespitinde sadece çıplak gözle tespitten vazgeçip astronomi ilminin verilerini esas almak, Allah'ın güneşe, aya ve kainata yerleştirdiği kanunları dikkate alarak bunu yapmak gerekiyordu. İkincisi de ihtilaf-ı metaliye itibar etmemek. Yani, dünyanın başka bir yerinde hilal görüldüğünde onu dünyada yaşayan bütün Müslümanlar için kabul etmemiz gerekiyordu. Bu iki ilke üzerinde anlaşılmadığı zaman Müslümanların bu ibadetleri beraber yapma imkanı yoktu. Yıllar içerisinde Müslümanlar bu her iki ilkede de anlaştılar. Dediler ki ‘biz bundan böyle sadece çıplak gözle hilali gözetlemeyi değil, biz astronomi ilminin geldiği noktaları tespit edelim, o verileri esas alalım, takvimlerimizi ona göre hazırlayalım ve ihtilaf-ı metaliye itibar etmeyelim’

“Bu yıl Ramazan hilali Hint Okyanusu'nda, Şevval hilali Güney Amerika'da görüldü…”

Konuyu örneklendirecek olursak, ‘Güney Amerika'da, Hint Okyanusu'nda hilal görüldüğünde eğer başka bir dünyada henüz imsaka girilmemişse, diğer gün başlamamışsa bizim için de diğer Müslümanlar için de geçerli olsun’ denildi. Son İstanbul'daki konferansta da bunlar kararlaştırıldı ancak maalesef, özellikle bu son iki konuda sadece bir ülkedeki bazı alimler bunu kabul etmediler. Artık bu tartışma İslam ülkeleri ve İslam alimleri arasında büyük bir ihtilaf olmaktan çıkmıştır. Sadece dost ve kardeş Suudi Arabistan'da bulunan bir yüksek mahkemenin konuya bakışı ile İslam dünyasında artık oluşan ittifak arasındaki bir ihtilaftan kaynaklanıyor. Söz konusu mahkeme her iki konuda da tereddütlerini sürdürüyor. Astronomi ilminin verilerini yakini bilgi olarak kabul etmeyip çıplak gözle gözetlemeyi hala esas alıyor ve ihtilaf-ı metaliyi esas alıyor. Ramazana başlarken Hint Okyanusu'nda hilal görülmüştü, herhangi bir problem yaşanmadı, birlikte ramazana başladık. Ancak Şevval hilali, Güney Amerika'da görüldüğü için o hilali adeta başka bir dünyanın hilali olarak kabul etti. Kendi semasında hilali görmeyince 30'a tamamlamayı tercih etti. İhtilafı buradan kaynaklanmıştır.

“Dünyada rasathaneleri ilk kurmuş ilim adamlarının çocukları olarak bunları tartışmak bize yakışmaz…”

Hilalin çıplak gözle görülüp görülmemesini tartışmak dahi yakışmaz. Çünkü biz bütün dünyada rasathaneleri ilk kurmuş ilim adamlarının çocuklarıyız. Yüce Rabbimiz Rahman Suresi'nde 'Ben ayı ve güneşi yarattım ve oraya bir hesap yerleştirdim' buyuruyor. Bizim bu hesabı dikkate almamız gerekiyor. Başka bir ayette, 'Sana hilali soruyorlar, de ki hilal, bütün insanlar için vakti belirleme ölçüsüdür' buyruluyor. Tarihte bu ölçüleri tespit etmek için ilim adamları seferber oldu.

“Türkiye'de bayram günü hakkında hiçbir vatandaşımız endişe etmesin…”

Türkiye'de bir gün daha oruç tutulması konusunda, hiçbir vatandaşımız endişe etmesin. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı hem fıkıh ilminin verilerine göre hareket eden Din İşleri Yüksek Kurulumuzun kararlarıyla hem de vakit hesaplama birimimizde yıllardır görev yapan astronomi alimleriyle konuyu yürütmüştür, bundan sonra da yürütmektedir. Biz, gözlemi de terk etmiş değiliz. Gözleme devam edişimiz, özellikle astronomi ilminin verilerinden şüphe ettiğimizden dolayı değil. Başka İslam ülkelerindeki tartışmalara katkıda bulunmak ve doğru yönlendirmek için biz bu çalışmaları yapıyoruz. Tartışmalı konu olsa dahi Türkiye'de yaşayan herhangi bir Müslüman'ın ülkesindeki kardeşleriyle birlikte bayram yapmayı terk edip oruca devam etmesi, İslami açıdan doğru değildir.

“Saatleri ve takvimleri geçersiz sayarak, hilali gözetleme yoluyla bu ibadetlerin başlangıcını veya bitişini tespit etmeye çalışmak İslam’ın evrenselliğine aykırı…”

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak geçen yıl Güney Afrika'ya, bu yıl da Güney Amerika'ya personel gönderdik. Üzerinde durduğumuz prensiplerden şüphe ettiğimizden değil, başkalarının şüphelerini ve kuşkularını gidermek için bunu yaptık. Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı, sadece Diyanet İşleri Başkanlığının kendi başına verdiği bir karar değil. Bugün İslam dünyasında, İslam ülkelerinin çoğunluğunun ve İslam alimlerinin çoğunluğuyla verdiği bir karardır. Bu karara göre biz bugün astronomi ilminin geldiği noktayı dikkate alarak, dakik matematiksel hesapları göz önünde bulundurarak, önceden takvimlerimizi belirliyoruz. Bugün Müslümanların zaman yönetme konusunda bir acziyet içerisine girmiş olmaları üzüntü vericidir. Kollarımızdaki saatleri, duvarlarımızdaki takvimleri geçersiz sayacak bir anlayış ile sadece gözetleme yoluyla, yüksek tepelere çıkarak hilali gözetleme yoluyla bu ibadetlerin başlangıcını veya bitişini tespit etmeye çalışmak gerçekten dinimizin evrenselliğine aykırı.

“Allah'ın güneşe ve aya yerleştirdiği hesabı yok sayarak hareket edemeyiz…”

İslam dinimiz evrensel bir dindir. Bütün kainata ve bütün insanlara gönderilmiştir, sadece belli bir coğrafyaya gönderilmemiştir. Allah'ın güneşe ve aya yerleştirdiği hesabı yok sayarak biz hareket edemeyiz. Allah başka bir ayette şöyle buyuruyor; 'Ben aya menziller yerleştirdim, ta ki siz yıllarınızı doğru hesaplayabilesiniz diye'. Bugün eğer Müslümanlar kendi zamanlarını hesaplayamıyorsa, yıllarının hesabını yapamıyorsa, vakit yönetimi yapamıyorlarsa, takvimlerini çıkaramıyorlarsa bu ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir.

“Namaz vakitleri için de Allah tarafından ölçüler konulmuştur, ancak namaz vakitleri için semaya değil, kolumuzdaki saate bakarız…”

Türkiye 1978'de, İstanbul'da bir konferans düzenlendi. Geçen ay düzenlenen konferansta varılan ortak görüşlere o dönemde ittifak edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı konuyu ciddiyetle takip ediyor. Çalıştaylar yapılarak takvim sistemleri belirlendi. Mayıs ayında da kongreye gidildi. Bu kongrede de tekli takvim sisteminin uygulanmasıyla ilgili yüzde 86 çoğunluk kararı alındı. Maalesef aradan 40 gün geçmeden ihtilafın tekrar başlamış olması bizi büyük bir üzüntüye sevk etti. Namaz vakitleri için de Yüce Allah tarafından hilal gibi ölçüler konulmuştur. Ancak insanlar sabah namazı vakti için evlerinin damlarına çıkıp semaya bakmazlar. Kolumuzdaki saate bakıyoruz, duvarlarımızdaki takvime bakıyoruz. Öğle namazını da öyle tespit ediyoruz, akşam namazını, yatsı namazını da imsakımızı da öyle tespit ediyoruz. Aynı şekilde ikindi namazı vaktini tespit etmek için sevgili Peygamberimiz o günün şartlarında 'Herhangi bir çubuğu diktiğinizde eğer iki kat gölgesini görürseniz ikindi vakti başlamıştır' buyuruyor. Biz elimize bir çöp alarak dikip gölgesini hesap etmiyoruz, kolumuzdaki saate bakıyoruz, duvarımızdaki takvime bakıyoruz. Astronomi artık çok ilerledi. Namaz vakitleri nasıl belirlenebiliyorsa ramazana başlangıcı, şevval ayına yahut bayrama girişi de aynı şekilde dakik, matematiksel, ince astronomi hesaplarıyla önceden belirleyebiliriz. Dünyanın her tarafında yaşayan Müslümanlar arasında da bir birliğin, beraberliğin, vahdetin, sevinçte ve üzüntüde birlik ve beraberliğin ancak bu yolla gerçekleşeceğini bildiğimiz için de bu bilimsel ilmi ve aynı zamanda fıkhi ilkede ısrar etmeye devam edeceğiz.

“Ortak takvim Müslümanlar için zorunluluk arz ediyor…”

Ortak takvim Müslümanlar için zorunluluk arz ediyor. Çünkü Müslümanlar sadece bir yerde yaşamıyorlar. Avrupa'da yaşayan, Amerika'da yaşayan Müslümanları düşünün. 50 yıldır dini günlerin tatil günü olması için mücadele vermişlerdir. Peki eğer günü önceden belli değilse bir fabrikatör Müslüman işçilerine tatil gününü nasıl verecek? Yahut okullar, üniversiteler… Öğrenciler üniversitelere şunu diyebilirler mi: 'Siz bekleyin, biz ramazana bir gün kala hangi gün bayram olacağını tespit edelim, size söyleyelim, siz tatil gününü öyle belirleyin.' Yahut işçiler işverene böyle bir şeyi deme imkanına sahip olurlar mı? Kabe bizim kıblegahımızdır, vakit belirleme yeri değildir. Vakit belirleme yeri hilaldir, semadır, Allah'ın kainata yerleştirdiği ayetlerdir. Kabe'nin, Mescidi Nebevi'nin, hac ibadetinin yönetiminin bir ülkede olması, Allah'ın kainata yerleştirdiği kanunları ve kuralları değiştireceğimiz anlamına gelmez. Aynı camide namaz kılan Müslümanlar, kimisi Türkiye'ye göre, kimisi Suudi Arabistan'a göre, kimisi Pakistan'a göre eğer bayram yapıyorlarsa o insanların içine düştükleri haleti ruhiyeyi siz tahayyül ediniz.

“Müslümanlar olarak bayramlarımızı dahi birlikte yapamamamız izah edilemez…”

Bugün artık hele hele paramparça olduğumuz bir zaman diliminde biz eğer bayramlarımızı dahi birlikte yapamıyorsak; İslam'ın simgesel ibadetleri olarak tarif edilen ramazanı, bayramı, hac ibadetini, Arafat'a çıkışı aynı günlerde gerçekleştiremiyorsak, bu biz Müslümanların içinde bulunduğu durumu izah etmek bakımından da acıklı durumu tasvir etmek bakımından da son derece çarpıcı bir örnektir. Behemahal bundan kurtulmalıyız. Bundan kurtulmanın yolu da ayeti ve hadisi doğru anlamaktan geçiyor. Literal ve lafzi anlamı bir tarafa bırakarak şariin maksadını ve gayesini dikkate almamız gerekiyor. Allah'ın kitapla gönderdiği ayetlerle kainata, semaya, güneşe ve aya yerleştirdiği hesabı okuyarak tespit ederek bunu önceden takvimlerimize yazarak belirlemekten başka bir çaremiz de bulunmuyor.

“Azınlık olarak yaşayan Müslümanlar ‘Bizi bu çelişkiden kurtarın, komşularımıza mahcup oluyoruz’ diye yalvarıyorlar…”

İslam dünyasının tamamı takvimde birliği istiyor. Bilhassa azınlık olarak yaşayan Müslümanlar gözyaşı dökerek, yalvararak, "Bizi kurtarın bu çelişkilerden" diye adeta serzenişlerde bulunuyor. Bütün toplantılarımızda biz buna şahit olduk. Amerika'dan ve Avrupa'dan gelen Müslüman azınlık temsilcileri 'Lütfen, bizi bu çelişkiden kurtarın. Biz komşularımızın gözünde mahcup oluyoruz. Bizi bu durumdan lütfen kurtarın' diye adeta hep birlikte yalvarıyorlar. Ben İslam dünyasında bu konuda ittifakın sağlandığını çok iyi biliyorum. Ama ihtilaf bütün İslam dünyası ile dost ve kardeş bir ülkedeki yüksek mahkeme arasında bir ihtilafa indirgenmiştir diyebilirim.

“Takvim Birliği Komisyonu bayramdan sonra durumu değerlendirecek…”

Avrupalı Müslümanların kendi aralarında ittifak etmesi sevindiricidir. İslam coğrafyasındaki ihtilafa karşı, astronomi verilerini dikkate alarak takvimlerini yaptılar. Rusya'daki, Avrupa'daki Müslüman topluluklar, Balkan ülkeleri ve Orta Asya'daki İslam coğrafyasının büyük bölümü Türkiye ile ortak hareket ediyor. Amerika'daki bazı Müslüman kuruluşlar arasında ihtilaflar yaşanıyor. İstanbul'da düzenlenen kongrede alınan kararları takip etmek için bir komisyon kuruldu. Bu komisyon bayramdan sonra toplanıp son durumu değerlendirecek.