17.04.2018

Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nin, baskıya uğramış insanların seslerini duyuracağını belirterek, "Zirvede dile getirilen problemlerin çözümüne yönelik çalışmaların yapılması ve bunların ilgili uluslararası kuruluşlarca yürütülmesi önemli." dedi.

Yılmaz, Halkalı'da Diyanet İşleri Başkanlığı ve Uluslararası Müslüman Topluluklarla Dayanışma Vakfı tarafından düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi kapsamındaki "Özeleştirel Yaklaşımla Azınlık Müslümanlar: Tefrika, Yetersiz Eğitim, Siyasi Temsil eksikliği, Radikalizm, İçe Kapanıklık" oturumu yönetti.

Asya ve Afrika'daki Müslüman azınlıkların temsilcilerin katıldığı oturumda konuşan Yılmaz, Müslüman azınlıklar meselesinin dünyada önemli bir konu olduğunu söyledi.

Toplantıda 100'den fazla ülkeden temsilcinin bulunduğunu belirten Yılmaz, "Her biri kendi ülkesinde yaşadığı sıkıntıyı dile getiriyor, görebildiğim en büyük problem cehalet ve fukaralık, kendilerini ve ülkelerini tanımaya fırsat vermeyen rejimler var. Avrupalılar gelmiş ve ülkelerini sömürmüş ve insanları da uyuşturmuşlar." diye konuştu.

Toplantıya katılanların en büyük talebinin ülkelerinde eşit bir şekilde yaşamak olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bunların sağlandığı ve sağlanmadığı ülkeler var. Bu insanların hislerinin ve seslerinin ortak bir platforma dile getirilmiş olması onları çok mutlu etti. Böyle bir toplantı dünyada ve Türkiye'de ilk kez yapılıyor. 100 milyonluk nüfus içinde yarım milyon nüfusa sahip Müslümanların temsilcilerinin buraya davet edilmiş olması çok önemli. Kendi ülkesinde belki sıradan vatandaş bile sayılmayan birisi Müslüman azınlığın temsilcisi olarak çağrılmış. Kendisine yer verilmiş, değer verilmiş ve sözleri dinleniyor. Sözleri sonuç bildirgesinde yer alacak. Bu zirve, insan hakları açısından, tacize ve baskıya uğramış insanların seslerini duyurmuş olacak. Bu açıdan bu toplantı çok anlamlı. Türkiye'nin gücü artıkça buraları sahiplenme duygusu artmakta. Onların da Türkiye'ye güveni arttıkça daha güzel işler yapılacak."

Yılmaz, zirvede dile getirilen problemlerin çözümüne yönelik çalışmaların yapılması ve bunların ilgili uluslararası kuruluşlarca yürütülmesinin önemli olduğuna dikkati çekti.

"Soykırım yıllarda büyük sıkıntı çektik"

Kamboçya Müslümanları Birliği Temsilcisi ve Kamboçya Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Salih Nos Sles, zirvede emeği geçenlere teşekkür etti ve İstanbul'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Kamboçya'da Müslüman nüfusun 700 bin civarında olduğunu kaydeden Sles, "Müslüman topluluğu olarak hükümetle iyi ilişkilerimiz var. İbadet özgürlüğümüz var. Şu anki hükümetimizden oldukça memnunuz. Sorunlarımızla oldukça ilgileniyorlar. Eğitim özgürlüğü, çalışma özgürlüğü, türban özgürlüğümüz mevcut." şeklinde konuştu.

Daha önce Müslümanların Kamboçya'da çok sıkıntı çektiğini vurgulayan Sles, şunları kaydetti:

"Soykırım yıllarında büyük sıkıntı çektik. Etnik temizlikten nasibini alan en büyük toplum Kamboçya’da Müslümanlardı. Bu nedenle halen geleceğe yönelik umutla bakamıyoruz. Bir sonraki yönetim soykırımı benimserse ne yapacağımızı bilemiyoruz. Onun için ülkenin hükümetine bağlı olarak varlığımızı sürdürmek istemiyoruz. Bunun için eğitim sistemini güçlendirmemiz lazım. Davamızı çocuklarımıza iyi bir şekilde anlatmamız lazım. Kalitemizi iyi bir seviyeye çıkarmamız gerekiyor. Barış içinde yaşamak istiyoruz. Müslüman azınlık olarak kendi içinde kenetlenmemiz gerekiyor."

"Müslüman kimliğimiz yok edilmek isteniyor"

Doğu Türkistan Ulemaları Derneği Başkan Yardımcısı Siracuddin Azizi ise Doğu Türkistan'da Müslüman azınlık olarak büyük sorunlarla karşı karşıya olduklarına dikkati çekti.

Çin'in kendilerine büyük baskı uyguladığını kaydeden Azizi, şöyle konuştu:

"Müslümanlar olarak Çin istilası karşısında kıvranıyoruz. Müslüman kimliğimiz yok edilmek isteniyor. Dini eğitim tamamen yasak. Dini eğitim aldığı tespit edilenler hapse atılıyor. Uygurca eğitim yasak. Hükümet dairelerinde bu dil yasaklanıyor. Yüzlerce mescidimiz yakıldı ve yıkıldı. Oruç ibadeti de yasaktır. Yaklaşık 1 milyonun üzerinde kardeşimiz rehabilite edilmeleri gerekçesiyle tutuklandı. Ezher Üniversitesi'nde okuyan 4 bin öğrenci Mısır hükümeti tarafından ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Dönenler hapse atılıyor. Türkiye ve Suudi Arabistan'dan dönenler tutuklanıyor."

Azizi, Çin'in baskısı karşısında uluslararası kurum ve kuruluşlardan yardım istedi.

Yeni Zelanda Uluslararası Müslümanlar Derneği Başkanı Tahir Nawaz da ülkelerindeki Müslümanların çocuklarının ve gençlerinin dejenere olmaya çok açık bir çevrede yaşadıklarını belirterek, "Biz onları İslami çerçevede büyütmek ve İslam dinini günlük hayatın parçası haline getirmek için uğraşıyoruz. Yaşadığımız zorluklardan sanırım en büyüğü." dedi.

Yeni Zelanda'nın aynı zamanda Irak, Suriye gibi pek çok Müslüman ülkeden göç aldığını ve Müslüman topluluğun büyüdüğünü dile getiren Nawaz, "Yeni gelen Müslüman göçmenlere olan önyargı nedeniyle günlük hayat Müslümanlar için biraz daha zor hale geliyor. Biz şu anda Müslüman topluma yeni eklenen göçmenlerin de yerel halk tarafından benimsenmesi için uğraşıyoruz. Bu önyargıyı yıkmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Tanzanya'daki Müslümanların en büyük bir ihtiyacı hastane"

Tanzanya Müslümanlar Heyeti Başkanı Süleyman Umran da başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş olmak üzere bu programı organize eden herkese teşekkür etti.

Tanzanya'daki Müslüman oranının yüzde 75 olduğunu dile getiren Umran, ülkenin yüzde 25'inin Hristiyan veya ateistlerden oluştuğunu ancak kamuda çalışan Müslüman oranının sadece yüzde 15 olduğunu kaydetti.

Umran, Tanzanya'nın bağımsızlığına kavuşmadan önce de bütün devlet kurumlarının kiliseye tabi olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:

"Bağımsızlıktan sonra da durum aynen devam etti. Hastaneler devlete geçti ama kilise hastanelerin büyük bir kısmını idare ediyor Tanzanya'da ve ilginç olan şey, doğum üniteleri bile kilisenin yönetimi altında. Orada çalışan hemşirelerin hepsi Hristiyan kadınlar ve daha kötüsü bunu söylemek zorundayım. Erkekler de orada geliyorlar Müslüman kadınlarını doğurtmak için. Bunun en büyük aşağılama olduğunu düşünüyorum. Bu Müslüman kadınların hakkını elinden almaktır diye düşünüyorum. Onun için Tanzanya'daki Müslümanların en büyük ihtiyacı hastane. Kamu hastaneleri inşa edilmesi gerekiyor ve özellikle kadın doğum hastaneleri. Müslüman doktorlar ve hemşireler tarafından idare edilmesi gerekiyor." 17.04.2018