13.12.2017

Eyüpsultan Müftülüğü din gönülleri ile buluşma

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Eyüpsultan Müftülüğü din gönülleri ile biraraya geldi.

Eyüpsultan Müftülüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen programa İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Müftü Yardımcısı Bünyamin Kahraman ile Eyüpsultan Müftüsü Mustafa Mesten ile din gönülleri katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda Eyüpsultan Müftüsü Mustafa Mesten bir selamlama konuşması yaptı.

Programda daha sonra söz alan İstanbul Müftüsü Yılmaz, “Dini tebliğ ve eğitim, Nebevî bir iştir. Allah peygamberlerini, insanlara dünya hayatında yol haritası mesabesinde olan ilahî mesajı ulaştıracak kişiler olarak seçer. Onların asıl misyonları tebliğdir. Allah onları, ilahi mesajı/hakikat ışığını taşıyacak insan, nasıl olması gerekirse öyle bir kişilikle donatır.” dedi. İstanbul Müftüsü Yılmaz, din gönüllüsünün vasıflarını ise şu şöyle açıkladı:

“Nedir öyle bir kişiliğin vasıfları? İsmettir, yani günahsızlık ufkunda yaşamaktır. İnsanlara hakikat ışığı sunanlar, öncelikle kendileri hakikat ışığı ile buluşmuş; onunla aydınlanmış ve arınmış olmalıdırlar.
Sıdktır, yani doğru sözlü olmak, Allah'a verdiği söze sadakat içinde bulunmaktır. Taşıdığı hakikate kendi sadakati bulunmayanların arkasından gidilemez.
Emanettir, yani güven verici olmak. Peygamberler öndedir ve öndeki insanın vasfı hep güven verici olmaktır. Onun için el-Emin, Muhammed isminin mütemmimidir
Fetanettir, yani zeki, anlayışlı, kavrayışlı olmaktır. Çünkü insanlara ancak böyle bir kavrayış melekesi ile önderlik yapılabilir.
Tebliğdir, yani manen ve ilmen doymak, dolmak, taşmak ve insanlara ulaşmaktır. Peygamber vârisi, gönül eri din gönüllüsü tebliği dert edinen, insanları bu yola ve bu ışığa çağıran, nebevi vasıflarla donanmış kimse demektir.”

Din gönüllülerinin dert sahibi olması gerektiğine vurgu yapan İstanbul Müftüsü Yılmaz, “Dert sahibi olmak önemli bir şey. Dert sahibi insan kendi elektriğini kendi üreten dinamo gibidir. İnsanın içinde bir derdi varsa kendi elektriğini kendi üretir hale gelmesi mümkündür. Emanet sahibi olmak demek, dert sahibi olmak demektir. Bu dert din derdidir, Allah derdidir, ümmet derdidir, millet derdidir, insanlık derdidir. Bu derdi içimizde saklı tutmak gibi bir sorumluluğumuz var. Dertli insanların olduğu yerler, sonuçta mutlaka zafer ulaşır. Kendiniz dertli olun ve bu derdi başkalarına taşımaya çalışın. Ümmetin bugünkü makus talihini ayağa kaldırmanın sorumluluğunun bizde olduğunu yüreğinizin derinliğinde her zaman hissetmeli ve yeri geldiği zamana cemaatimize, toplumdaki insanlara bunu anlatmalıyız.” diye konuştu.