23.04.2017

Kutlu Doğum Haftası, İstanbul’da büyük bir coşkuyla kutlandı…

Kutlu Doğum Haftası, İstanbul'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla coşkulu bir şekilde kutlandı.

İstanbul’daki Kutlu Doğum Haftası etkinliği İstanbul Müftülüğü’nün ev sahipliğinde İstanbul Kongre Merkezinde Kur'an tilaveti ve salavatlar eşliğinde yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Aziz Babuşçu, Haydar Ali Yıldız, Ahmet Hamdi Çamlı, İlçe müftüleri ile çok sayıda vatandaşın katılımıyla gerçekleştirildi. Temiz Kalpler korusunun ilahileri ile başlayan programın açılış konuşmasını İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz yaptı. Prof. Dr. Yılmaz’ın Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerifi’nden bu yana Hz. Peygamber için yazılan naatlardan örnek verdiği konuşmasının ardından söz alan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kutlu Doğum Haftasının ezelden beri kalbinde Hz. Peygamber sevgisi taşıyan bu milletin Hz. Peygamber sevgisini ilme, irfana ve hikmete dönüştüren büyük bir gelenek olduğunu kaydetti.

Kutlu Doğum Haftasının, Hz. Peygamberi anmaktan anlamaya götüren büyük bir çığır olduğuna da değinen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Kutlu Doğum Haftasının ezelden beri milletimizin kalbinde var olan Resulü Ekrem’in sevgisini ve muhabbetini 30 yıldır bu topraklarda, yurtdışındaki millet varlığımızda, gönül coğrafyamızda ilme, irfana ve hikmete dönüştüren, bizi anmaktan anlamaya götüren büyük bir gelenek olarak başladı. Bu büyük çığırı, bu güzel sünneti başlatan bütün büyüklerimizi, ahrete irtihal edenlere yüce Rabbimizden rahmet diliyorum, berhayat olanlara şükranlarımı, minnetlerimi arz ediyorum” dedi.

Kutlu Doğum Haftasının bu yıl temasının, ‘Hz. Peygamber ve Güven Toplumu’ olduğunu hatırlatan Başkan Görmez, Hz. Peygamber sevgisiyle salonu dolduran binlerce vatandaşın katıldığı ‘Kutlu Doğum Haftası Özel Programı’nın açış konuşmasında şunları söyledi;

“Kutlu Doğum Haftasıyla, güven bunalımı yaşayan insanlık ailesine sevgili Peygamberimizin El-Emin vasfını yeniden hatırlatalım istedik…”

İstedik ki, güven bunalımı yaşayan insanlık ailesine, bütün dünyaya, kainata sevgili Peygamberimizin El-Emin vasfını yeniden hatırlatalım. İnsanın yegane güven sığınağı olan El-Mü’min olan Rabbimizi yeniden hatırlatalım. İstedik ki, insanın hırsları ve tamahlarıyla ifsat edilen kainatın ve dünyanın insana Allah’ın emaneti olduğunu yeniden hatırlatalım. İstedik ki, emanı kaybeden iman beldelerine, selamı kaybeden İslam beldelerine İslam’ın o değişmez beş büyük hakikatini; akıl, can, mal, namus ve din emniyetini yeniden hatırlatalım. Rabbimizin yüce dinimiz İslam’ın insanlara emrettiği bu beş alanda din ve bilgi güvenliği alanlarında yeniden güveni tesis edelim.

“İstedik ki, 15 Temmuz darbe teşebbüsünde yara alan, bütün güvenliklerimizin temeli olan iman ve din güvenliğimizi yeniden ayağa kaldıralım…”

İstedik ki, 15 Temmuz’da bir işgal, ihanet ve darbe teşebbüsünde kaybolan, yara alan, zedelenen toplumsal güvenimizi, emanımızı yeniden inşa edelim. Kardeşler topluluğu olarak gergef gergef yeniden örelim. İlmek ilmek barışımızı, kardeşliğimizi ve güvenimizi yeniden ihya edelim. İstedik ki, 15 Temmuz darbe teşebbüsünde yara alan bütün güvenliklerimizin temeli olan iman ve din güvenliğimizi yeniden ayağa kaldıralım.

“İman, El- Mü’min olan Rabbimizle Mü’min olan kul arasında bir güven sözleşmesidir…”

Bizi yoktan var eden Rabbimizin Esmaül Hüsnasından bir tanesi, ‘El- Mü’min’dir. El-Mü’min, bütün mevcudatın en son güveneceği, mutlak güveneceği varlık demektir. El-Mü’min olan Rabbimiz bize hidayeti göstermek için Vahiy Meleğini gönderdi. Onun adı, Cibril-i Emin’dir. Emin, güvenilir sıfatı aynı zamanda Hz. Cibril’in sıfatıdır. Ruhu’l Emin’dir. Cibril’i Emin’in vahiy getirdiği belde, El-Beled’ül Emin’dir. Hz. İbrahim duasında, ‘Rabbim senden emin bir belde istiyorum’ buyuruyor. Beled’ül Emin’e Cibril-i Emin vahiy getirdi. Vahyin getirdiği Peygamber Muhammed’ül Emin oldu. Hz. Peygambere ‘emin’ sıfatını düşmanları verdi. Erdemliler sözleşmesi imzalanırken ‘Es-Sadık’ül Emin aramızda olmadan bunu yapamayız’ dediler Kureyşin uluları. İman, El- Mü’min olan Rabbimizle Mü’min olan kul arasında bir güven sözleşmesidir. Mü’min olan kul El- Mü’min olan Rabbine güvendikçe Rabbimiz Mü’min olan kulun kalbini kuşatan bütün korkulardan onu emin kılar. Allah, Kuran’da, ‘Onlara korku yoktur. Hüzün yoktur’ derken Rabbimiz kendisine güvenen emin kullarını, veli kullarını kastediyor. Mü’min olan kul El- Mü’min olan Rabbine güvendikçe iman ile eman buluşur.

“Bu haftayla istedik ki, Resulü Ekrem’in El-Emin sıfatını bütün dünyaya yeniden anlatalım…”

Bu hafta istedik ki, Resulü Ekrem’in El-Emin sıfatını bütün dünyaya yeniden anlatalım. Güven bunalımı yaşayan insana yeniden en büyük emanetin sahibi olduğunu yeniden hatırlatalım. ‘Onlar ki iman ederler ve imanlarına zulüm karıştırmazlar. Onlara güven vardır. Onlar hidayet üzeredir. Onlar doğru yoldadır’ buyuruyor Allah. Emanı, güveni sağlanmanın iki yolu iman ve adalettir.

Başkan Görmez, konuşmasını, “Ay yıldızlı hilalimizi, Bayrağımızı ebediyete kadar iman ve eman içinde bu ülkenin semalarından rabbimiz asla eksik etmesin. Ta ki Afrika’nın en ücra köşesinde umudunu bu ülkeye, ümmetin bu coğrafyasına bağlayan kardeşlerimiz umutlarını asla kaybetmesinler” duasıyla sonlandırdı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuşmasının başında, programa katılanların Miraç Kandili'ni tebrik ederken, kutlu doğumun herkes için manevi silkinişe ve yeniden dirilişe, bu yıl "Hz. Peygamber ve Güven Toplumu" temasıyla düzenlenen kutlu doğum etkinliklerinin, millet, İslam ümmeti ve tüm insanlık için kurtuluşa vesile olmasını temenni etti.

Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Muhammed'in "en güzel örnek" olduğunun belirtildiğini aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Onun hayatı, sadece ümmeti için değil, kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel rehberdir. Resul-i Ekrem'in ahlakı, tavsiyeleri ve sünnet-i seniyyesi, Müslümanlar için dünya ve ahiret saadetinin pusulasıdır. Enes bin Malik, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam için 'İnsanların en güzel huylusuydu' dedikten sonra onu nasıl tarif ediyor. 'Allah'a yemin olsun ki Resulullah'a 10 sene hizmet ettim. Bu süre zarfında yaptığım veya yapmadığım bir işten dolayı beni ne azarladı ne tahkir etti ne de bir defacık bana surat astı.' O, insanların en müşfiki, en merhametlisi, en naziği idi. Affetmeyi sever, kimseyi incitmez, düşmanlarının dahi iyiliğini isterdi. Herkese karşı güler yüzlü, güzel yüzlü olan Peygamberimiz, hayatta karşılaştığımız sıkıntılar karşısında sabretmeyi, kanaatkar olmayı tavsiye ederdi. O, paylaşmayı severdi, bir öğünlük yemeğini bile olmayana verdiği için hem kendisinin hem de ailesinin aç sabahladığı çok geceler olurdu.

Cenk meydanlarına yiğit bir komutan, torunlarına merhametli bir dede, eşlerine ideal bir koca olan Peygamberimiz, şahsının tabulaştırılmasına asla rıza göstermezdi. O, bir denge misaliydi, timsaliydi. Yalnızlığa, inzivaya önem verirdi ama aynı zamanda hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret eder, her fırsatta halkın arasına katılırdı. Allah'ın emirleri çiğnendiğinde kesinlikle tepkisiz kalmaz, bilhassa zulme ve adaletsizliğe asla rıza göstermezdi. İsrafı sevmediği için cimriliği de sevmezdi. Zengin fakir, genç yaşlı ayırt etmez, yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koşardı. Çocukları bilhassa 'dünyadaki iki reyhanım' dediği torunlarını çok severdi. Çocukların mescitte namaz kılınırken daha yaptıkları yaramazlıklara kızmaz, aksine onların gönüllerini alırdı."

Erdoğan, "Güzel huy, merhamet, sabır, kanaat, paylaşma, dengeli olma, affetme, inanç söz konusu olduğunda taviz vermeme, çocuk sevgisi... Şöyle kendimizden başlayarak, çevremize, ülkemize, İslam dünyasına, tüm insanlığa bir bakalım. Acaba Peygamberi Zişan Efendimizin bu tavsiyelerinden, bu özelliklerinden ne kadarını hayatımızda uygulayabiliyoruz?" diye konuştu.

"Gereğini yapmamız şart"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 23 Nisan dolayısıyla dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen çocuklara, "Büyüklerin yol açtığı savaşların faturası, çocuklara kesilmemeli, onların vurdumduymazlıklarının bedelini, minik bedenler ödememelidir" dediğine değinerek, salonda bulunanlara şöyle seslendi: "Suriye'de katledilen, önemli bir bölümü de çocuk olan 1 milyona yakın masumun sesine kulak vermeyen bir Müslüman, kendisini Peygamber Efendimizin bu tavsiyelerinden hangisine uymuş olarak kabul edebilir? Hepiniz ekranlarda izlemişsinizdir, kimyasal silahlarla şehit olmuş ikizlerin babasının kucağındaki halini. Türkiye'ye aldırdık ve Hatay'da babası, amcası ve akrabalarıyla görüştüm. Aynı aileden 100 kişi kimyasal silahlarla ne yazık ki ölmüş, şehit olmuştu. Şimdi o babanın halini düşünün, eşi de şehit olmuş, iki yavru da gitmiş. 'Ben onları Allah'ımın evine gönderiyorum.' diyordu. Kendi elleriyle yavrularını orada mezara defnediyor. Bu dünyada bu zalimler, acaba karşılığını ne kadar bulmayacak da bu zulmü devam ettirecek. Bunlara karşı sesimizi yükselttiğimiz için birileri ne diyor? 'Diktatör' diyor. Varsın desinler, biz sesimizi yükseltmeye bunlara karşı devam edeceğiz. Çünkü bizim Peygamberimiz 'Zulme rıza zulümdür' diyor. Zulme rızanın zulüm olduğu bir dünyada biz kalkıp da bunlara 'İyi yapıyorsunuz. Devam edin.' diyebilir miyiz?"

"Bugün Somali'de açlık içinde kıvranan çocukların dramına şahit olan ve harekete geçmeyen bir mümin kendisini nasıl Peygamberin izinden gidiyor görebilir?" diyen Erdoğan, Hazreti Muhammed'in "Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltin, gücünüz yetmezse dilinizle ihtar edin, ona da gücünüz yetmezse kalben buğzedin" hadisini hatırlattı.

Erdoğan, Müslümanlar bu kesin emre rağmen prensipte dahi bir araya gelemediğini dile getirerek, "Eğer biz, insanlar içerisinden çıkarılmış bir hayırlı ümmet olduğumuza inanıyorsak, o zaman bunun gereğini yerine getirmemiz lazım. Atmamız gereken adımları buna göre atmamız lazım, daha neyi, nasıl seyredeceğiz? Acaba biz, bir tas çorbamızı onlarla beraber paylaşabiliyor, onlara bunu uzatabiliyor muyuz? Bunu artık ihmale hakkımız yok, gereğini yapmamız şart." Dedi.

"Gördüğümüz yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz, çalışacağız"

Mezhep taassubunun dinin bizatihi önüne geçirildiği bir dönemde yaşananları kimin inkâr edebileceğini de soran Erdoğan, mezhebin dinin yerine geçirildiğini anlattı.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Etnik taassubun Müslüman kimliğinin üzerine çıkartıldığı yerler bulunduğunu nasıl görmezden geliriz? Kimse kimseyi kandırmasın. Şayet bölgemizde ekilen fitne tohumları boy veriyorsa, bunda her şeyden önce sorumluluk bizdedir. Müslümanlar arasında zehirli nifak sarmaşıkları kol geziyorsa bunun mesuliyeti bize aittir. Geçmişte işgal sonrası Afganistan'da yaşanan acılar Müslüman'ın Müslüman'a zulmü nedeniyle ortaya çıkmıştır. Şu anda aynı şekilde Afganistan yine bu bedelleri ödemeye devam ediyor. Bugün Suriye'de yaşanan felaketin nedeni Müslüman'ın Müslüman'a zulmüdür. Irak aynı şekilde Müslüman'ın Müslüman'a zulmü yüzünden ülke parçalanma noktasına gelmiştir. Yemen'de yaşananlar da farklı değildir. Libya'da, Mısır'da başka bir oyun tezgahlanıyor. Arakan'da, Türkistan'da, Keşmir'de, Afrika'nın pek çok yerinde yaşanan görüntüler, bizimle birlikte tüm insanlık için utanç kaynağıdır. Filistin meselesinin bu derece can acıtıcı bir şekilde sürüp gitmesinin en önemli sebebi Müslümanların kendi aralarındaki çekişmeler değil midir? Müslümanların kendilerini Müslüman olarak kabul edenler tarafından, başka inanç grupları tarafından da böylesine hoyratça örselenmesi karşısında İslam dünyasının tepkisizliği ise gerçekten üzüntü vericidir. Biz gücümüzün yettiği yerde elimizle, ona imkan bulamadığımız yerde dilimizle bütün bu gördüğümüz yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz ve çalışacağız."

"İzzetlerini korumak Müslümanların görevidir"

Kalplerinden geçenleri de en iyi Allah'ın bildiğini ifade eden Erdoğan, "Eksiğimiz olabilir ama niyetimiz de yaptıklarımız ve yapmaya çalıştıklarımız da ortadadır." dedi.

Bu yılki kutlu doğum etkinliklerinin konusu olan "güven toplumunun" aslında Müslümanların hakim olduğu her yerde bulunması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü Efendimizin buyurduğu gibi, Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Peki bugün İslam dünyasının neresini güven toplumu olarak niteleyebiliriz? Biraz önce içinde bulunduğumuz durumu ifade etmeye çalıştım. Unutmayın, Peygamber Efendimiz döneminde, Müslümanlar bir avuçtu ama bulundukları her yer güven toplumuydu. Bugün sayıları milyarla ifade edilen Müslümanların yaşadıkları yerler için gönül rahatlığıyla eğer böyle bir ifade kullanamıyorsak bir yerde sorun var demektir. Hep birlikte İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun muhasebesini doğru şekilde yapmamız gerekiyor. O zaman yanlışları düzeltme, eksikleri giderme imkanı elde edebiliriz." diye konuştu.

Erdoğan, Türkçe'de, "Yitik kaybedildiği yerde aranır" diye güzel bir söz olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:

"İslam dünyası izzetini, güvenini, Peygamber Efendimizin rehberliğini yaptığı yolun nerede kaybettiyse orada aramak ve bulmak zorundadır. Müslümanların devlet yönetiminden ekonomiye kadar her alanda çok geniş müktesebatları vardır. İlimde, teknikte, kültürde, sanatta ve diğer tüm alanlarda kimseye öykünmemizi gerektirmeyecek bir geçmişe sahibiz. Yapmamız gereken tek şey Kur'an'a, sünnet-i seniyyeye, ehli sünnet geleneğine sahip olduğumuz müktesebata ve bunların ışığında birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yeniden sarılmaktır. Dinin sahibi Allah'tır ama izzetlerini korumak Müslümanların görevidir. Bize düşen ahitleşmek, gönüllerimizi birbirimize adeta perçinlemektir. Görevimiz taassuplar ve kısa vadeli çıkarlar yerine yeniden vahdetin, takvanın peşinde koşmaktır. Hepimiz menfaatin değil merhametin, ayrışmanın değil, dayanışmanın mücadelesini vermeliyiz. Ancak bu şekilde hareket ettiğimizde Resul-u Ekrem Efendimizin müjdelerine mazhar olabiliriz. Ancak bu şeklide aramıza ekilen fitne ve nifak tohumlarını kurutup gerçek anlamda bir güven toplumu olabiliriz.

Risalet Radyo açıldı…

Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle İstanbul’da düzenlenen programın sonunda Diyanet İşleri Başkanlığının uzun süredir hazırlık çalışmasını sürdürdüğü ‘Risalet Radyo’nun açılışı gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği Risalet Radyo’da Hz. Peygamber’in hadisleri ve sünnetleri dinleyiciye aktarılacak. Zengin bir içerikle hazırlanan radyo bir yıla yakın zamandır Peygamber sevdalıları tarafından bekleniyordu.

Radyonun açılışını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Ya Allah Bismillah’ sözleriyle yayını başlattı. Program gül takdimi ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.