12.01.2017

İstanbul Müftülüğü’nde Devir Teslim

İstanbul Müftülüğü’nde devir teslim töreni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi. Beş yıldan bur yana İstanbul Müftülüğü görevini yürüten Prof. Dr. Rahmi Yaran görevini Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’a devr etti.

Fatih Camii İmam Hatibi Bünyamin Topçuoğlu’nun Kur’an tilaveti ile başlayan programda ilk olarak İstanbul Müftülüğü vazifesini Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz'a devreden Prof. Dr. Rahmi Yaran bir konuşma yaptı. Yaran konuşmasında İstanbul Müftülüğü görevini 5 yıldır yürüttüğünü hatırlatarak, bu süre içerisinde adaletli olmaya çok dikkat ettiğini vurguladı.

Müftü Yaran, "Bilhassa sınavlarda hiç kimseye hakkı olandan ne aşağı ne de yukarı not verilmemesini komisyon üyelerimizden rica ettim. Bana ait yetkileri kullanmaya ve yetkilerimin bir başkası tarafından kullanılmamasına çok özen gösterdim. Cemaatlere ve sivil toplum kuruluşlarına karşı eşit mesafede durmaya dikkat ettim. Belli bir hassasiyet ve nezaket içerisinde ilişkilerimi devam ettirdim." dedi.

Müftü Yaran, törende yaptığı konuşmada şöyle konuştu;

"Dünya, 100 sene önceki Osmanlı coğrafyasını yeniden dizayn etmenin peşinde. Gelişen ve büyüyen Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmak isteyen çevreler var. Bunlara karşı bizim yapabileceğimiz en önemli husus, birlik ve beraberliğimizi devam ettirmektir. Birlik ve beraberliğin devamı konusunda gerek 15 Temmuz ve ondan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülerimizin ne kadar etkili olduğu izahtan vareste bir durumdur. Bu güç birliği inşallah böyle devam edecek. Tefrikadan uzak bir hayat, tefrikadan uzak bir Türkiye, tefrikadan uzak bir dünya ama öncelikle İslam dünyası inşallah muzaffer olacaktır. Müslüman güç kazandıkça şükrü artar. Müslüman olmayanlar ise güç kazandıkça kibir sahibi olur.

Rahmi Yaran, görevini gönül rahatlığı içinde devrettiğini ifade ederek, Hasan Kamil Yılmaz'a başarılar diledi.

İstanbul Müftülüğüne atanan Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Avrupa'daki 19 ülkeden büyük olan İstanbul'da, mevcut nüfus ve büyüklüğüne rağmen cami ve din görevlisinin eksik olduğunu dile getirerek, müftülükte nasıl bir profil çizileceğini anlattı.

İlk işlerinin kentin MR'ını çekmek olacağını aktaran Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İstanbul'umuzu 'nereye kadar taşıyabiliriz'i görmeye çalışacağız. İmam hatipler, ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami dernekleri ve STK'larla iletişimimizi güçlü kılacağız. İrfan ekolleri dediğimiz yapılar var. Bunların belli bir mesafede ve hepsine eşit olmak şartıyla ilişkilerimizi güçlendireceğiz. Zaman zaman bunlarla bir araya gelerek, bunlara rehberlik etmenin yollarına bulacağız. Müftülüklerimiz bir rehabilitasyon limanı olsunlar. Açık kapı günleri yaparak, halkla görüşme günleri yapmayı planlıyoruz. İnsanları dinlemek, sorularını cevaplamaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. 'Kitap kafe' türü mekanlar yaparak gençlerimizi buralara çekmeyi planlıyoruz."

İstanbul Vali Yardımcısı Osman Ateş ise görevi devreden Prof. Dr. Rahmi Yaran’a hizmetlerinden dolayı teşekkür ederken, yeni göreve başlayan Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’a da başarılar diledi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen devir teslim töreninde konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bugünün hem Diyanet tarihi açısından hem de İstanbul Müftülüğü tarihi açısından anlamlı ve önemli bir gün olduğunu söyledi.

Görmez konuşmasına şöyle devam etti:

“Bugün hem İstanbul Müftülüğü tarihinde hem de Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinde çok önemli ve güzel bir mekânda çok önemli, mütevazı bir toplantıya birlikte katılmış bulunuyoruz. Öncelikle bu toplantımızın hayırların fethine vesile olmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum. Bu mekân yıllarca Diyanet İşleri teşkilatında Haseki Eğitim Merkezi olarak müftülerimizi yetiştiren, bütün Diyanet teşkilatının büyüklerimizin, hocalarının içinden geçtiği bir müessese olarak tarihe geçmiştir. Bugün de yine Diyanet tarihinde ismi ebediyete kadar hayırla yâd edilecek Abdurrahman Gürses hocamızın ismini alarak Kur’an ve Kıraat Eğitim Merkezi olarak Diyanet İşleri Teşkilatında hizmetlerimize ev olmaya devam edecek bir müessesedeyiz. Cenab-ı Hak buradan geçen ve ebediyete irtihal eden bütün hocalarımıza rahmet etsin.”

 

“Mühim olan bir vazifeye hem kendimize, hem Rabbimize, hem milletimize sadakatle girmek o görevi layıkıyla yapıp yine aynı şekilde devretmektir”

“Çok değerli mesai arkadaşlarım, İl müftülerimiz, ilçe müftülerimiz!

Bugün bir nöbet değişimine şahitlik edeceğiz. Mühim olan bir vazifeye hem kendimize, hem Rabbimize, hem milletimize sadakatle girmek o görevi layıkıyla yapıp yine bu görevi aynı şekilde kendimize, Rabbimize, milletimize karşı o sıdk ile yapıp yine o sıdk ve sadakatten hiçbir şey eksilmeden bu vazifeyi tamamlayıp, nöbeti başka bir arkadaşımıza devr etmek, bir insan hayatında olabileceği en güzel nimetlerden bir tanesidir. Burada daha önce bu görevi ifa eden hocalarımız var. Önce Selahattin Kaya hocamız, ismi İstanbul Müftülüğü ile özdeşleşti, güzel hizmetler yaptı hoş sada bıraktı. Sonra Mustafa Çağrıcı hocamız aynı şekilde çok güzel hizmetlerde bulundu, gönül rahatlığı içinde Rahmi Yaran hocamıza devretti. Rahmi Yaran hocamız da birkaç aydır, bana devretmek istediğini ifade etmeye başlamıştı. Şimdi ülkemizin tarihinde, İstanbul’un tarihinde çok önemli bir vazifeyi bir başka hocamıza, beş yıl birlikte çalıştığımız bir hocamıza, birlikte koşturup, birlikte üzüldüğümüz, birlikte sevindiğimiz bir hocamıza, yine sıdk ve güzellik içerisinde bu nöbeti, bu görevi devrediyor. Öncelikle hem Rahmi Yaran hocamız, hem Hasan Kamil Yılmaz hocamız için hayırlara vesile olmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.”

 

“Her bir idari görev aynı zamanda birer emanet. Aldığımız bütün görevlerde Cenab-ı Hak bizleri mahcup eylemesin, pişman etmesin.”

“Her bir idari görev aynı zamanda birer emanet. Resulü Ekrem (s.a.v.) hicretin 9. Yılında valiler tayin etmiştir. Hz. Ebu Hureyre ve Ebu Zer el-Gıfari gibi bazı sahabiler kendilerine bir görev verilmeyince, “bize niye yok Ya Rasülallah” demişlerdir. Resulullah (s.a.v.) bu konu ile ilgili okuduğu hutbede şunları söylemiştir: “Ey İnsanlar size idareci olmak için çaba sarfediyosunuz, gayret gösteriyorsunuz ama bilin ki her idari görev imarettir evet emanettir, her emanet kıyamet gününde nedamettir.” Allah bizleri nadim eylemesin. Aldığımız bütün görevlerde Cenab-ı Hak bizleri mahcup eylemesin, pişman etmesin.

Rahmi Hocamız, benim yürüttüğüm vazife içerisinde ifta makamına mehabet kazandıran, ifta makamının edeple birlikte anılmasını varlığı ile sağlayan bir hocamız olarak Diyanet’in tarihine geçecektir. Üç kavram bizim Hadis literatüründe bazen birlikte geçer. İlim, hilm ve vakar. Rasülü Ekrem duasında hem “allahümme zidni ilmen, hem hilmen, hem de vakaran” demiştir. Kaysoğulları heyeti İslam’la şereflenince Medine’ye gelirler. Rasulü Ekrem (s.a.v) onları Medine’nin dışında karşılayacaktır. Fakat başlarında Eşec bin Kays duruşu konuşması ve davranışları çok dikkatini çekecektir. Henüz İslam’a girdiği ilk günde bu hasletleri dikkat çeker. Mescid-i Nebevi’de heyeti toplayınca Esec bin Kays’ı yanına alır ve ona şöyle hitap eder: “Sende iki haslet var ki Allah ve Rasülü bu iki hasleti çok sever. Hilm ve teenni.” Rasülü Ekrem’in Eşec bin Kays’a söylediği bu iki vasfı ben şahsen Ankara’dan İstanbul’a çokça gelen bir insan olarak kendisinde bunu gördüğümü ifade etmek istiyorum. Allah kendisinden razı olsun. Hep hayırla ve güzellikle yâd edilecektir. Bu hilmi, bu edebi, bu vakarı kazandırdığı için huzurunuzda teşekkür ediyorum.”

“Aynı şekilde bugün bu görevi devr alan hocamız Hasan Kamil Yılmaz da beş yılı aşkın bir süredir Diyanet İşleri teşkilatında çalıştığımız süre boyunca en ufak bir kalp kırgınlığına meydan verecek bir durum olmadan en güzel şekilde çalıştık. Diyanet teşkilatında bu birikimini İstanbul’a taşıyarak İstanbul’un dini, manevi hayatına çok güzel iz bırakan seleflerinden aldıklarını daha ileriye taşımak için büyük bir çaba içerisinde olacağından hiçbir şüphem yoktur. Cenab-ı Hak onun da işlerini kolaylaştırsın.”

 

“Diyanet İşleri Başkanlığı olarak İlim ve Hikmetin imbiğinden geçmemiş hiçbir sözü mihraba ve minbere taşımayız.”

“Bu vesile ile son günlerde yaşanan tartışmalarla ilgili de şunları söylemek isterim. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak İlim ve Hikmetin imbiğinden geçmemiş hiçbir sözü mihraba ve minbere taşımayız. Ama bizim helali haram, haramı helal yapmak gibi bir hakkımız ve haddimiz yoktur. Biz din-i mübini islam ne demişse, hangi davranışı helal görümüşse onu helal, hangi davranışı haram kılmışsa onu haram olarak anlatmakla yükümlüyüz. Bunu yaparken de hem Kur’an’ın imbiğinden hem sünnetin imbiğinden geçirerek hem de dinle hayat arasındaki ilişkiyi, hem vahiyle akıl arasındaki ilişkiyi göz ardı etmeden, bugün söylenmesi gereken dil ve üslubun ne olduğu, nasıl olması gerektiğine dikkat ederek söyleriz. Bunu söylerken de hiçbir insanın hayat tarzı üzerinden de baskı kurmak gibi bir düşüncemiz olmaz. Çünkü Rabbimiz, “dinde zorlamanın olamayacağını, dine zorlamanın, dine zorlamanın sadece nifakı ortaya çıkaracağını” bildiğimiz için, her zaman güvenilir nasihatçi makamında kalarak, Allah’ın dini ne diyorsa onu da ilmin ve hikmetin imbiğinden geçirerek topluma takdim ederiz. Bu bizim vazifemiz ve görevimiz. Şöyle bir hava atmosfer oluşturuluyor. Sanki Diyanet İşleri Başkanlığı her Cuma 15 milyon Müslümanla bir araya geliyor. Camiye gelmeyen insanların hayat tarzları üzerine, aleyhlerine konuşmalar yapılıyor gibi bir düşünce ve atmosfer oluşturuldu. Bu tamamen yanlıştır. Bilakis biz 15 milyon Müslüman kardeşimizle, orada gelmeyen kardeşlerimize dua makamındayız. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün Müslümanım diyen her kardeşimize hizmet etmeyi vazife biliriz. Dindar ve dindar olmayan gibi tasnif etmek şeklinde bir hakkımız ve haddimiz olmaz. Biz bütün insanlığa bir ümmet güzü ile bakarız. O grubu da ikiye ayırırız ümmet-i icabet, ümmet-i davet. Bu düşüncelerle Diyanet İşleri Teşkilatı hizmetine devam edecektir. Bugün İstanbul’la gerçekten hayatını ilme adamış bir hocamız ve yine üniversite de ilme hizmet etmiş, daha sonra Diyanet Teşkilatında Başkan Yardımcısı olarak çalışmamış hocamızın, İstanbul’da bu ifta makamının Molla Güranilerin, Molla Hüsrevlerin, büyük âlimlerimizin, tarihimize yön veren büyük bilge şahsiyetlerinin makamında bu görevi ifa edecek bir hocamız var. Bunlar bize güç veriyor. Bunlar Diyanet Teşkilatına güç kazandırıyor. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki sadece milletimiz için değil, bu coğrafya için, İslam âlemi için Diyanet Teşkilatının ne derece önemli bir makam olduğunu ortaya çıkarıyor. Geçenler Pakistan idim. Orada her caminin bir mezhep arasında, her bir medresesinin bir fırka arasında bölünüp, tevhid ve vahdet arasındaki ilişkiyi kuramamanın sıkıntısını çeken yetkililerden durumun vehametini dinledim. Biz ülkemizi hem bu duruma sokmamalıyız, hem de vahdetimizi ayağa kaldırarak bu şekilde zor durumda olan kardeşlerimize yardımcı olmalıyız. Ben tekrar her iki hocamıza da hayırlı olsun diyorum. Kalpler arasında güçlü bir rabıta kurarak, ortak akılla, ortak gönülle İstanbul’u ayakta tutan bu büyük ruha,  manevi hayatına en güzel hizmetleri yapmayı nasip eylesin. Beni de bir kardeşiniz olarak, bu hizmetlerde her daim yanınızda olacağımı belirtiyor ve saygılar sunuyorum.”

Program sonunda İstanbul Müftüsü görevine atanması dolayısıyla Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’a İstanbul Müftülüğü cübbesi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından giydirildi.

Programa İstanbul Vali Yardımcısı Osman Ateş, Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murteza Bedir, İSAM Başkanı Prof. Dr. Raşit Küçük, Eski İstanbul Müftüleri Selahattin Kaya, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, İstanbul Müftü Yardımcıları, İlçe Müftüleri ve basın mensupları katıldılar.