16.02.2017

Huzurevlerinde Din Hizmeti Sunan Personele Yönelik Seminer Düzenlendi

İstanbul Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Bürosu tarafından huzurevlerinde din hizmeti sunan personele yönelik olarak 16.02.2017 tarihinde bir seminer düzenlendi. Eyüp Müftülüğü Konferans salonunda düzenlenen seminere İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ, İl Müftü Yardımcıları Muteber Gülsefa UYGUR ve Veysel IŞILDAR, Eyüp İlçe Müftüsü Dr. Muammer AYAN, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü Yaşlı Hizmetleri Sorumlu Müdür Yardımcısı Nail NOGAY, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Darülaceze Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Fatma MEHAN, İstanbul Darulaceze Başkanlığı Müdür Yardımcısı Ahmet MALATYALI ve Manevi Bakım Birim Sorumlusu Mehmet MERTOL konuşmacılar İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Darülaceze Müdürlüğü Manevi Bakım Birim Sorumlusu Hayriye KARA ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Darülaceze Müdürlüğü Uzman Psikolog Serkan EREBAK, İstanbul Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Bürosu İl ve İlçe Koordinatörleri, İstanbul Genelinde hizmet veren Vaiz, İmam-Hatip, Kur’an Kursu Öğreticileri ve Müezzin Kayyımlar katıldılar.

İstanbul Müftü Yardımcısı Veysel IŞILDAR tarafından okunan aşr-ı şerif ile başlayan program, İstanbul Müftü Yardımcısı Muteber Gülsefa UYGUR’un düzenlenen seminerin içeriğine yönelik olarak yaptığı kısa bir bilgilendirme ile devam etti. Daha sonra kürsüye gelen İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ, yaşadığımız hayatın gayesi ve ömrün evreleri üzerine bina ettiği konuşmasında ömrün Tufuliyet, Sabavet, Şebabet, Kühûlet ve Şeyhuhat dönemlerine ayrıldığını ifade etti. Özellikle 65 yaşından sonraki dönemin ise insanların merhametlerine terkedildiği dönem olarak geçmektedir, dedi.

YILMAZ konuşmasına şöyle devam etti:

“65-70 yaş sonrası kişilerin, ailenin ve toplumun merhametine, insaf ve vicdanlarına terkedildiği bir dönemdir”

“Allah insana bir ömür veriyor. Ölüm bu ömrün en önemli terbiye edici unsurlarından bir tanesi. Ölümle terbiye ediliyoruz. Yaşlılığa yürüyen hayatımızda Kur’an; bu dünyayı, yaşadığımız toprağı ihya, inşa ve imar etmek üzere yol haritamızı çiziyor. Kur’an bize bu maksatla yaratıldığımızı ifade ediyor. Bu yolculuğumuz çerçevesinde baktığımızda ortalama bir ömür altı/yedi evreden oluşuyor. Birincisi tufuliyet yani 0-2 yaş dönemi. İkincisi sabavet yani 2-13/14 yaş dönemi. Üçüncüsü şebabet yani gençlik dönemi 15-25/30 yaş arası dönem. Dördüncüsü Kuhûlet yani kemal dönemi ki 30-50 yaş arası dönemdir. Beşincisi şeyhuhat yani yaşlılık dönemi. Şeyh kelimesi Arapçada saçının ve sakalının yarıdan fazlası ağarmış insan demektir. Bu dönem de 50-70 yaşlar arası dönemdir. Ondan sonrası bir de altıncı dönemi ilave edelim. Bu da pîri fanilik dönemidir. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu altı dönemden bilhassa beş dönemi ile ilgileniyor. Beş dönemle ilgili hizmet sunuyor. 4-6 Yaş Kur’an Kurslarımız tufuliyet ve sabavet dönemlerini kapsıyor. Şebabet dönemi yani gençlerimizle ilgili de Diyanet Gençlik Merkezleri çalışmalarımız var.  2011 yılından sonraki Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlamaları da bu temalar üzerinden devam etti. 2011’de “cami ve çocuk” buluşması dedik. Daha sonra “geç kalma genç gel” dedik. Ardından “kadın ve aile” teması kullanıldı. Bir de yaşlılık dönemi var ki bu salonda bulunan arkadaşlarımızın ilgilendiği bir alan ki programın başında okunan ayetlerde bize “öf bile denilmesi yasaklanan” Allah’ın rahmetle muamele etmeyi emerettiği dönemdir. Sekinet, meveddet ve merhamet dönemlerinin belki de 65’ten sonra merhamete dönüştüğünü ve merhamet döneminin daha çok öne çıktığını ifade ediyorum. 65-70 yaş sonrası kişilerin, ailenin ve toplumun merhametine, insaf ve vicdanlarına terkedildiği bir dönemdir. Cenab-ı Hak da buyuruyor ki “onlar sana küçükken nasıl kol-kanat gerdilerse, şefkatle muamele ettilerse, siz de onlara şefkat kanatlarınızı indirin.” diyor. Tabi evlatları bunu yapamazsa -inşaallah bu durumda olmayız- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve siz Din Hizmeti yürüten personelimizin yapması gerekiyor. Aslında bütün bunların kişinin hayatını imar edici, düzenleyici bir tarafı vardır. Anne-babası yanında olan ve onlarla ilgilenen insanın olgunluk ve kemaliyle, onlarla ilgilenmeyen ve onları yok sayan bir kişinin olgunluk ve kemali arasında çok fark olduğunu hepimiz görüyoruz. Allah Rasülü (as.) belli zamanlarda ashabına ve bu ümmete “bugün bir yetim başı okşadınız mı, bugün bir hasta ziyaretine gittiniz mi, bir cenaze teşyiine katıldınız mı?”, derken bize onların sağlayacağı yararları öğretmek adına bunları söylemektedir. Bunlara yaşlıyı dahil etmek mümkündür. Kur’an’ın ifadesine göre yaşlı insan yaratılışı tersine çevrilmiş insan demektir. Kendisine ömür verdiğimiz yaşı ilerlemiş kimsenin fıtratını, tıynetini, hilkatini tersyüz ederiz, hala akletmiyor musunuz, hala bunun farkında olmayacaklar mı? Hitabı da bize bu konuya dair kafa yormamız gerektiğine dair bir işaret veriyor Allah Teâla Hazretleri.  Yaşlılara bakmak, onların kahrını çekmek ve onlara hürmet etmek, bizim onlara vefa ve vicdan borcumuzdur. İnşaallah bu yapılan hizmetler dolayısıyla da bu kurumlar ve personelimiz büyük bir ecir kazanıyorlar diye düşünüyorum.

“Mükerremliği, insanlığı adına bunayan, melekelerini kaybetmiş yaşlı dahi olsa onlara hizmetle yükümlüyüz”

Peygamber Efendimiz’in yaptığı dualarında en fazla Allah’a sığındığı hususlardan birisi ateh yani bunamadır. Kişinin ne yaptığının farkında olamayacak kadar aklî melekelerini, bedeni melekelerini kaybetmesi demektir. Bunu Rasülüllah (s.a.v.) “erzel-i ömr” olarak niteliyor. Yani ömrün en zor dönemidir. Ama sonuçta bir insan var karşımızda aynı zamanda en mükerrem insan karşımızdadır.  Rasülüllahın bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkması ve sahabenin geçenin Yahudi cenazesi olduğunu ikaz ettiği vakit Efendimiz’in “ama o da bir insan” demesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Söz konusu olan insandır. Mükerremliği, insanlığı adına bunayan, melekelerini kaybetmiş yaşlı dahi olsa onlara hizmetle yükümlüyüz.

“İnsanlar özellikle 19. Yüzyıldan sonra pozitivizmin ürettiği bu individüalist felsefeye zebun oldular”

Yaşadığımız çağ individüalizmin, bireyselciliğin, ferdiyetçiliğin egemen olduğu bir çağ. İnsanlar özellikle 19. Yüzyıldan sonra pozitivizmin ürettiği bu individüalist felsefeye zebun oldular. Ne oldu sonuçta? Herkes “ben kendi hayatımı kendim yaşarım, bana ben lazımım, başkası beni ilgilendirmez, benim mutluluğum önemli…” ben ben diyerek hiçbir kimseyi görmez hale geldi. Batıda başladı bu felsefe ama Türkiye’ye de maalesef geldi. Türkiye’de insanlar yavaş yavaş oraya doğru gidiyor. Bütün bunlardan sonra bizim hem kendimizi, hem ailemizi, hem duygularımızı uzak tutmak adına iyi ki bu kurumlar var. Bu kurumlardaki insanları huzurla, rahat bir şekilde ruhlarını teslim edene kadar yapacağımız hizmetin ben çok önemli ve anlamlı olduğuna inanıyorum. Burada görev yapan arkadaşlarımızdan da Allah razı olsun. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Allah Teala bize ölümden ve yaşlılıktan ibret alarak hayatı başkaları adına da yaşayabilenlerden olmayı nasip eylesin. Biz fedakarlığı, paylaşmayı, birlikte çile çekmeyi unuttuk. Sizler bu değerleri istikbale taşıyacak kadrosunuz. Allah sa’yinizi meşkur eylesin.”      

İl Müftüsü YILMAZ’ın konuşmasının ardından ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Darülaceze Müdürlüğü Uzman Psikolog Serkan EREBAK tarafından “Yaşlılık Psikolojisi ve Yaşlılarla İletişim” konusunda bir sunum gerçekleştirildi. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Darülaceze Müdürlüğü Manevi Bakım Birim Sorumlusu Hayriye KARA kürsüye gelerek “Diyanet Görevlileri Açısından Darülaceze ve Huzurevlerinde Hizmette Verimlilik” konulu tafsilatlı bir sunum yaptı. KARA konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Darülaceze Müdürlüğü’nün tarihçesi hakkında bilgi verdikten sonra, müdürlüğün hizmet alanlarını, yapılan işlerin mahiyet ve muhtevasını sıraladıktan sonra,  yaşlılarımıza yönelik olarak yapılan bütün bu manevi bakım hizmetlerinde Diyanet görevlilerinin çok büyük katkıları olduğunu ifade etti. Bu alanda özverili çalışan görevlilerin hepsine ayrı ayrı teşekkür etti.

Programın sonunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü Yaşlı Hizmetleri Sorumlu Müdür Yardımcısı Nail NOGAY da kürsüye gelerek yapılan seminer hakkında duygularını dile getirdi ve tertip heyetine ve katılımcılara teşekkür etti.

Program konuşmacı ve misafirlere hediye takdimi ile son buldu.