13.03.2018

‘Mehmet Akif, İstiklal Savaşı’nın manevi mimarıdır’

İstanbul Müftülüğü tarafından gerçekleştirilen ‘İslam Şairi Mehmet Akif Ersoy’ konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Mustafa Uzun, “Mehmet Akif; İstiklal Marşı’nı yazmak ve Milli Mücadele’nin manevi mimarı olmak gibi iki vazifeyle Ankara’ya gitmiştir” dedi.

İstanbul Müftülüğü, İstiklal Marşı’nın kabulünün 97. yılı dolayısıyla Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde ‘İslam Şairi Mehmet Akif Ersoy’ konulu bir konferans gerçekleştirdi. Konferansın konuşmacısı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Uzun oldu. Konferansa ayrıca İstanbul Müftü Yardımcıları Veysel Işıldar, Mustafa Yavuz ve Muteber Gülsefa Uygur ile çok sayıda dinleyici katıldı. İstanbul Müftü Yardımcısı Veysel Işıldar’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, Mustafa Yavuz tarafından bir selamlama konuşması yapıldı.

Konferansta Mehmet Akif’in kişiliği hakkında bilgi veren Prof. Dr. Mustafa Uzun, “Mehmet Akif yaşarken İslam Şairi ünvanını kazanmış ve bu ünvanın hakkını vermiş bir şairimizdir. Belki bir şairimizi demek bile yetersizdir; mümin, muvahhid, iman adamı, sanat adamı, fikir adamı, ilim adamı, gazetecidir (bu söz gazetecilerin bugünkü durumları bakımından uygun olmasa da). Devrin en mühim iki yayın organını senelerce idare etmiş ve bu yayın organlarıyla, yazıları ve fikirleriyle bütün İslam âlemine yol göstermiştir. Fikirleri herkes tarafından kabul görmüştür. Bu herkesin içine devrin ulemasını, şuarasını, devrin her fedakârlığa katlanmayı öne alan siyasetçilerini katabiliriz. Yakın arkadaşı Mithat Cemal onun için, ‘Akif bir dağ silsilesi gibi her zaman bir başka zirvesi görünen ve insanı hayretler içinde bırakan bir kimsedir’ diyor” dedi. 

Mehmet Akif’in Milli Mücadele sırasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’ya çağırılmasını yorumlayan Uzun, şunları söyledi:

“Akif, İstiklal Marşı’nı yazmak için Ankara’ya gitti. İkinci konu da Akif milli mücadelemizin bildiğimiz manevi mimarıdır. Akif’in milletvekili iken Meclis’te söylediği birkaç söz var. Bir insan 4 sene Birinci Meclis gibi önemli bir Meclis’te bulunur da, biri gizli celsede üç kere söz alır mı? Dolayısıyla Akif’in yaptığı işlerin en mühimi Anadolu’yu karış karış dolaşarak İstiklal Savaşı’nın bir İttihatçı hareketi olmadığını, memleketi kurtarmak için yapılmış bir hareket olduğunu anlatmaktır. İttihatçılar Sultan Abdülhamid’i hal ettikten sonra, 10 sene içinde imparatorluğun üçte ikisini kaybedecek başarısızlıklar göstermiştir. Niye? Sen- ben kavgası yüzünden… Balkanlar bizim elimizden böyle gitti. Halbuki İstanbul’dan önce Balkanlar’ı fethetmiştik. Milli Mücadele Ankara’da başlarken eski İttihatçıların bir kısmını, ki Atatürk onlardan birisiydi, işin içinde görünce ahali bunun İttihatçı hareketi olduğunu, bu memleketin yine bir felakete uğrayacağını düşündü. Fakat Atatürk zeki, bilgili, akıllı bir adam. Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’le bir haber göndererek, ‘Ankara’ya gelsin, onunla yapacağımız çok şey var.’ diyor. Akif’in de vatan, millet, din, diyanet konularında mazeret beyan etmesi mümkün değil. Ankara’ya gittiği gün ‘Şair-i İslam Mehmet Akif Bey Ankara’ya teşrif etmiştir’ diye Hakimiyet-i Milliye gazetesinde haber çıkıyor. Şair-i İslam eğer Milli Mücadele’ye katılınca, sonra da Anadolu’yu karış karış dolaşarak ‘Bu bir İtttihatçı hareketi değil, bizim düşmanları Anadolu’dan atma çabamızdır’ manasına gelen çalışmalar yapınca bu sefer herkes katılıyor. Nerede bir isyan çıkıyor, Mehmet Akif oraya isyanın yanlış olduğunu anlatmaya gidiyor. O sebeple Akif; İstiklal Marşı’nı yazmak ve Milli Mücadele’nin manevi mimarı olmak gibi iki vazifeyle Ankara’ya gitmiştir.”  13.03.2018