11.08.2016

Yaz Kampı Kapanış Programı

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği yaparak düzenlediği üç haftalık kamp sona erdi. Başkanlığın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde eğitim gören 13-15 yaş arası 162kız çocuğunu misafir ettiği kampın sona ermesi dolayısıyla 11.08.2016 Perşembe günü saat 14.00’te Ümraniye Atakent Kültür Merkezinde bir program gerçekleştirildi.

Yaz kampı öğrencilerince okunan Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program Beykoz Vaizi ve Yaz Kampı Koordinatörü Ayşe Nur KAPUSUZ’un Gençlik Kampına Dair Bilgilendirmeleri, kendilerine destek veren kurum ve kurum müdürlerine teşekkürleri ve öğrencilerin gerçekleştirdiği faaliyetlere dair sinevizyon gösterimi ile devam etti.

Programda söz alan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi YARAN, “Bizler hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız. Bu ülke 100 sene önce bu gün olduğundan daha büyük bir ülke idi. Yüz sene önceki sınırlarımıza bugün vize ile gidiyoruz, onlarda bize vize ile geliyorlar. Hâlbuki ortak bir kültür ve geçmişe sahibiz. Doğuda ve Güneydoğuda öyle köyler ve kasabalar anlatılır ki yarısı Türkiye sınırları içinde kalmış diğer yarısı karşı tarafta. Aslında aynı anne ve babanın evlatları olan kardeşlerin birisi bir tarafta birisi diğer tarafta kalmışlar. Cenab-ı Hak küçüle küçüle bu kadar kalmış ülkemizde yeni sınırlar ihdas etmek isteyenlere fırsat vermesin” diyerek sözlerine başladı.

Bizler doğuda ve balkanlarda hep beraberdik.

Biz, 100 – 110 sene evvel Balkanlarda hep beraberdik. Suriye’de, Irak’ta hatta Yemen’de de beraberdik. Bir şehitlik ziyaret etseniz göreceksiniz ki Bağdat’tan falanca Halep’ten filanca orada beraber istirahat ediyorlar.  Erzurum, samsun, Rize, Diyarbakır, Mardin, Hakkâri, Muğıa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, Ankara memleketimizin tamamı hep birlikte sınırlarımızı savunduk ve neticede bugünkü sınırlarımızın içerisindeyiz. Tarihte şunu hiç düşünmedik. “Acaba Selahaddin-i Eyyubi hangi ırktandı?” Bu aklımıza bile gelmedi. Bizim için o bir Müslümandı. Acaba Fatih Sultan Mehmet hangi ırktandı. Bilsek bile bizler onun ırkını değil inanç ve dinini öne çıkardık. Saadİbn-i EbiVakkas’ın Arap olduğu bizim için önemli değildi. Onun bir Müslüman ve Sahabi olması önemli idi bizim için.

Müminler Kardeştir

Cenab-ı Allah nasıl ki “Mü’minler kardeştir” diyor, nasıl ki bir başka ayette “Mü’min erkekler ve Mü’min kadınlar birbirlerinin velisidir.” diyor, biz bütün Ümmet-i Muhammed’i veli saydık ve halende veli sayıyoruz. Ama aramız ayrılıkgayrılık sokmak isteyenler, bu milleti hala birbirine düşürerek parçalamak isteyenler olabilir. Bunun son örneğini 20 gün önce yaşadık. Yine bu topraklarda yaşaya ve kendilerini dini bir cemaat olarak gösteren kimseler bu topraklara bombalarla hücum ettiler. Düşmana karşı hazırlanan F-16 uçakları yurdumuzun semalarında bu millete bomba attı, ateş etti. Bazen de atmasa da alçak uçuşlarla atıyor gibi yaparak milleti korkuttu ve onu perişan etmeye çalıştı. Şu soruyu kendinize lütfen sorun. “Eğer bu cemaat gerçekten dini olsaydı veya bu darbenin hedefi dini olsaydı bugün suskun duran o dünya hiç suskun durabilir miydi?”. Hiç kimse bizi aldat maya kalkmasın. Bu kalkışma asla belli bir dini cemaatin değil, dini görünümlü hain bir grubu kullanan kökü sınırlarımızı aşan bir işgal hareketidir. Cenab-ı Hakk o günleri aziz milletimize bir daha göstermesin. Bunlardan kurtulmanın yolu aramızdaki birlik ve beraberliği artırmaktır. Ne diyor Mehmet Akif;

“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”

Gönül coğrafyamızın sınırları yok.

Kimdi Akif? Eğer bakarsanız kendisi bir Arnavut’tu. Babası, dedesi bugün Kosova sınırları içinde bulunan bir kasabaya mensuptu. Ama Arnavutluk ırkçılık yüzünden perişan olurken o burada haykırıyordu: 

Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti...
Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî!

Çaresizlik içerisindeölüleri imdada çağırıyordu:

Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,

Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!

Diriler koşmadı imdadına, sen bari yetiş…

Arnavutluk yanıyor… Hem bu sefer pek müdhiş!

Bu günün, birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin değerini hep bileceğiz ve bu memleket, bu ülke hepimizin, her birimizin eşit derecede burada hakkı var.  Hatta bu ülke sınırları dışında da olsa bütün Müminlerle biz kardeş ve beraberiz.  Onun için gönül coğrafyamız diye bir tabir kullanıyoruz ve gönül coğrafyamızın sınırları yok. Gönül coğrafyamız dünyanın en ücra köşesindeki insana dahi uzanıyor ve onunla olan birlik ve beraberliğimiz devam edecek inşallah.

Bu Yaz Kampı projesi 15 Temmuz olayları olmasa idi daha evvel başlayacaktı. Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilerek gerçekleştirildi ve çok değerli bir proje olarak karşımıza çıktı. Bu projenin uygulama planının hazırlanmasında bugün aramızda olmayan Aile ve Dini rehberlik Dairesi Başkanı SedideAKBULUT hanımefendinin de çok katkıları oldu ama İstanbul ayağında İl Müftü Yardımcısı Muteber GülsefaUYGUR hanımefendi ve biraz evvel dinlediğimiz koordinatör olarak da aynı zamanda çok fedakâr hizmetleri olan Ayşe Nur KAPUSUZ hanımefendi, bunların yanında onlarla beraber çalışan Hoca Hanımlar ve az sayıda Hoca Efendi bu projeye destek verdiler. Ümit ediyorum ki kampa katılmış olan öğrencilerimiz İstanbul’dan güzel hatıralarla dönecekler.

Müftü YARAN konuşmasını Projeye destek veren ve katkı sağlayan kurum, kurum müdürleri ve çalışanlarına, öğrencilerle yakından ilgilenen hocalara teşekkürlerini sunarak konuşmasını tamamladı.

Daha sonra söz alan İstanbul Vali Yardımcısı Osman ATEŞ ve İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar Müdür Yardımcısı Arzu Gür Hanımefendinin selamlama konuşmaları sonrasında yaz kampına katılan çocuklar, kendi oluşturdukları koro ile şarkılar söyleyerek, gösterilerini sundular.

Programa İstanbul Vali Yardımcısı Osman ATEŞ, İstanbul Müftüsü Prof.Dr. Rahmi YARAN, İl Müftü Yardımcıları Muteber GülsefaUYGUR, Bekir DERİN, VehapKAPICIOĞLU’nun yanı sıra İlçe Müftüleri ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Arzu GÜR katıldı.