08.10.2019

7. İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya’ya Şükran Paneli Yapıldı

7. İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya’ya şükran panelinde konuşan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin MAŞALI, “Geçmişin, geçmişte hizmet eden büyüklerimizin kıymetini bilmeliyiz, onların hizmetlerini hem sürdürmeli hem de üzerine bir tuğla olsun koymaya çalışmalıyız” dedi.

İstanbul Müftülüğü tarafından Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde 7. İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya’ya Şükran Paneli düzenlendi. Panel Üsküdar Mihrimah Sultan Camii İmam Hatibi Kasım KUZYURT’un Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. 7. İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya için İstanbul Müftülüğü’nce hazırlanmış olan sinevizyon gösterisinden sonra konuşan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin MAŞALI şunları söyledi:

“Bugün benim için hamd ve şükür günüdür.”

“Hayat bir sevk-i ilahi tarafından şekillenir. Yıllar önce ilk vazifemi aldığımda Hocamız İstanbul Müftüsü idi. Üniversite’ye intisap ettiğim günlerde de yine Hocamız bu vazifede idi. Ben, hocamızın elini öpüp, onun duasını alarak üniversitedeki vazifeme başladım. 1994 yılında müftülük makamında gerçekleşen bu veda ziyaretinde Hocamız sormuştu: “Neden üniversiteye intisap ediyorsun? Senin gönlünü kıran bir şey mi oldu?” Bu sualin altında büyük bir merhamet ve kucaklama duygusu var. Bugün de yine sevk-i ilahi tecelli etti ve hocamızla yan yana bu programı gerçekleştiriyoruz. Buna ancak hamd edilir ve şükredilir.”

“Geçmişi korumak demek sadece geçmişin şeref ve şarkıları ile yetinmek değil, üzerine bir tuğla bir kerpiç koyabilmektir.”

“Bizim medeniyetimiz ma’sûl/köke bağımlı bir medeniyettir, maktu’/kopuk bir medeniyet değildir. Böyle olduğu için de bu medeniyete kastedenler bizi köklerimizden koparmayı isterler; çünkü bilirler ki köklerimizle bağımız koparıldığında çürüme kaçınılmaz olacaktır. Kur’an-ı Kerim’de kelime-i tevhîd ve iman, kökü iyice toprağa nüfuz etmiş ağaca benzetilirken, imansızlık toprakla ilişiği kesilmiş ağaca benzetilir. Bizim medeniyetimizin en temel vasfı da budur, köklülüktür, kökenliliktir. Ama bu sadece köklerle öğünmek anlamına gelmez, aynı zamanda ileriye dönük de bir projeksiyonda bulunmayı da gerektirir. Çok güzel bir şiir var, aktarmak isterim. 3. Asır şairlerinden Ebu Yakub el-Hureymî’ye ait: Eğer geçmişi üzerine yeni bir şey koyarak koruyamıyorsan, geçmişin şan ve şerefinin sana hiçbir katkısı, faydası yoktur. İşte bu duygu düşüncelerle yakın geçmişe damgasını vurmuş bir değerli büyüğümüzü, Selahattin Kaya Hocamızı, yüksek müsaadelerine sığınarak huzurlarında konuşmaya çalışacağız. Sonunda ise ona engin tecrübe ve birikimine kulak vereceğiz.”

Panelde daha sonra İstanbul Müftülüğü Emekli Başvaizi Mustafa AKGÜL ve Sultanahmet Camii Emekli İmam-Hatibi Emrullah HATİPOĞLU, Selahattin Kaya Hoca ile ilgili hatıralarına yer verdiler.

“İstanbul Müftülüğü, Meşihat Makamı üzerinde yükselen mesuliyeti büyük bir makamdır”

Son olarak söz alan 7. İstanbul Müftüsü Selahattin KAYA ise kendisi ile ilgili tertip edilen programdan dolayı teşekkür ederek sözlerine başladı. Doğduğu muhit olan Erzincan Kemaliye ilçesini, köyünü anlatarak konuşmasını sürdüren Selahattin KAYA, 1938’li yıllarda İstanbul’a geldiklerini, burada İmam Hatip Okulunda tahsiline devam edip, 1959 yılında buradan mezun olduğunu ancak Yüksek İslam Enstitüsü yolunun kendilerine kapandığını, bu esnada Diyanet’e uğrayıp başvuru yaptıklarını sonrasında Beyoğlu Müftülüğü Müsevvidliği vazifesini aldığını söyledi. KAYA sözlerini şöyle sürdürdü: “1961 yılında burada vazifeye başladım. Daha sonra 1966 yılında Beyoğlu Müftülüğü boşalınca Beyoğlu Müftüsü oldum. 1978’e kadar Beyoğlu Müftüsü olarak vazife yaptım.  Bu arada hep niyetim öğretmen olmaktı ama bir türlü emelime muvaffak olamadım. Beyoğlu’nda Müftü iken İmam Hatip’te Arapça dersine giriyordum. Bu emelimi bir miktar gerçekleştirmiş oluyordum. 1973 yılında Diyanet’in vazifelendirmesi ile 80 güne yakın Hac işlerini teftiş için görevlendirildik. Bu uzun seyahatin sonunda gördüğümüz manzarayı rapor haline getirdik. Bunun yanında hep içimde ilimle meşgul olmak var idi. Din İşleri Yüksek Kurulu seçimlerine müracaat ettim ve İstanbul’dan Recep Akakuş Hoca ile seçildik. Ankara’da bir yandan ev arıyorduk. O esnada İstanbul Müftüsü Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı Hocaefendi vefat etti. Ankara’dan Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç ile cenazeye geldik. Cenaze defninden sonra İstanbul Müftülüğü’ne geldik. Tayyar Bey, bana İstanbul Müftülüğü makamını gösterdi ve dedi ki “Bu makama geçeceksiniz. İstanbul Müftülüğü’nü emanet edecek kimseyi bulamıyorum. Onun için şimdilik oturacaksınız.” Ben de “İlim tahsili için evimi barkımı toplayıp gidecekken siz bana daha büyük bir idari sorumluluk yüklüyorsunuz” dedim. Bana itiraz hakkı bırakmadı. İstanbul Müftülüğü makamına 1978 yılında oturduk. 1998 yılına kadar bu vazifeyi yürüttük. Bu makamın mesuliyeti çok büyük. Hem yurt içinde hem yurt dışında İstanbul Müftülüğü’nün temsil makamı olarak büyük bir fonksiyonu olduğunu bizzat müşahede ettim.  ”  

Programa eski İstanbul Müftüleri Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI, Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ’ın yanı sıra İl Müftü Yardımcıları, İlçe Müftüleri, Anadolu ve Avrupa yakasında görev yapan personel katıldı. 08.10.2019